26 Temmuz 2015 Pazar

Dışarıda Hiç Bir Şey Yok





Önceki yazılarımda A tipi ve B tipi insan örnekleri vermiştim, bugün bu örneklerden devam etmek istiyorum.  

Şüphesiz ki, her birimiz refah ve bolluk enerjisi yayan ve yaydığı enerjiye uygun olarak hayatına adeta "çok şanslıymışcasına"  refah ve bolluk çeken, parasına para, keyfine keyif katan insanların sırrını merak etmiş, bizler de bir gün böyle olabilmek için dileklerde bulunmuşuzdur.  

Şimdi size çok önemli bir şeyi hatırlatacağım; siz bilinçaltınızdaki kodlarınızı, duygu ve düşünce frekansınızı değiştirmediğiniz sürece, dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna da taşınsanız, 10 tane 20 tane iş de değiştirseniz, hayatınızın fiziksel koşullarını da toptan değiştirseniz, bilinçaltınızı, yani kendinizi değiştirmediğiniz sürece yaratacağınız gerçeklik ve kaderde de bir değişiklik olmayacaktır. 

Malesef, insanların sürekli aynı olaylarla ve aynı tür insanlarla ve aynı tip "şanssızlıklarla" karşılaşmasının sebebi tam da budur.

Bu nedenle A noktasından B noktasına gitmek için yapmanız gereken yolculuk sadece içsel olandır; değiştirmeniz gereken tek şey ise bilinçaltı kodlarınızdır/duygu ve düşüncelerinizdir.  

Aslında bu şu demektir;  ihtiyacınız olan hiç bir şey dışarıda değildir; dışarıda hiç bir şey yoktur. Bunu bu şekilde söyleyince kulağa oldukça "soyut" ve "elle tutulmayan" bir şeymiş gibi geldiğini biliyorum. Bu noktada hemen prensibimizi hatırlatmak isterim; hayatınız düşünceleriniz doğrultusunda şekillenir, 

Bir örnekle açıklamak gerekirse, diyelim ki x işyerinde çok mutsuzsunuz, işyerinizin adaletsiz olduğunu, beklediğiniz terfiyi vermediğini, maaşının da az olduğunu düşünüyorsunuz, ancak para kazanabilmek için de çalışmak zorunda olduğunuz da sizin için bir gerçek; kısacası işyeri ile ilgili genel hissiyatınız ise "mutsuzluk" ve "tatminsizlik".  Kısacası kendinizi bu işyerinde bir tutsak gibi hissediyor, koşulların "mağduru" olmuş gibi hissediyorsunuz. Yani "kurban psikolojisi" yaşıyor, ve sizin dışınızda geliştiğini düşündüğünüz olayların mağduru olduğunuzu düşünüyorsunuz. 

Y işyerinin sundukları ise çok cazip görünüyor, bulunduğunuz pozisyonun üstünde bir pozisyon, ve daha fazla maaş, çalışma arkadaşlarınız da fena görünmüyor. Bu noktada y işyeri tüm dertlerinize deva gibi görünüyor, harika, durmayın değiştirin, hayat değişiklikleri destekler. Değişikliği takiben bir süre mutlaka "hayat" size "gülmüş" gibi görünecektir, ancak x işyerinde yaşanan mutsuzlukların sebebi de sizdiniz çünkü gerçekliğinizi siz yaratmıştınız bunu unutmayın, bir süre sonra bilinçaltı kodlarınızı değiştirmediğiniz koşulda, yeni işyerinizde de x işyerinde olduğu gibi mutlaka benzer bir ortamı yaratacak/kendinize çekeceksiniz. Başka bir ifade ile hayatta kontrolünüz dışında gelişen olayların "mağduru" olduğunuza inandığınız sürece, bu "mağduriyetiniz" gelip sizi yine bulacaktır. 

O nedenle, hayatınızda değiştirmek istediğiniz her ne ise, her ne noktaya gitmek istiyorsanız isteyin, öncelikle mevcut koşullarınıza dair inancınızı "olumluya" çeviremeseniz bile, en azından "nötr" bir hale getirmelisiniz.  Ve en öncelikli olarak geliştirmeniz gereken inanç;  hayatınızın sizin dışınızda sahnelenmediği ve sizin kontrolünüz dışında gelişen hiç bir olayın olmadığıdır, kısacası hayatınızı sahiplenmek kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik ve yatırımdır.  

Şans diye bir şey yoktur, iyilik ve güzelliklerin kendini bir şekilde  bulacağına inanan, bilen ve bunun rahatlığını "hisseden" insan vardır.

Her gün sabah uyandığınızda ilk 2 dakika o günün size en az bir adet güzellik getireceğine inanın...
Her akşam uyumadan son 2 dakika önce, hayatınızdaki en az bir şey için şükredin.

Bu çalışmayı en az 1 ay yapın.  Bu çalışma evrene ve kendi düşünce gücünüze olan inancınızı sağlamlaştıracak ve bireysel frekansınızı yukarı çekecek, dolayısıyla hayat kalitenizi ve yaşadıklarınızı olumluya döndürmeye başlayacaktır.

Bu durum sadece iş hayatı ve maddiyat için değil, özel hayatınız için de geçerlidir, bunu ileriki günlerde yapacağım paylaşımlarda anlatmaya çalışacağım

Unutmayın, aradığınız değişiklik sadece içinizde olması gerekendir..

Sevgilerimle





21 Temmuz 2015 Salı

İnsan İnsana Karşı- Karşıtlık Prensibi


















Suruç'ta yaşanan insanlık dramını görmezden gelmek mümkün değil. Hepimizin başı sağolsun... Bu konuda bir iki kelam etmemeyi içime sindiremedim.  Katliam demiyorum, insanlık dramı diyorum, çünkü bu yaşanan tüm insanlık adına bir dram, bu olayda yer alan görevli ruhlar adına büyük bir tekamül adımıdır.

İnsanlık adına dram diyorum, zira hala Allah veya herhangi bir sebep için can almanın aradığı arınma ve ruhsal tatmine ulaşacağı yönünde beyni yıkanabilen ruhlar olduğunu görebiliyoruz. Her ne kadar zor olsa da, bu lanetlenecek bir durumdan ziyade üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Biz nerede hata yapıyoruz?

Görülen o ki tarih boyunca ne savaşlar, ne terör, ne din, ne para adına yapılan katliamların hiç biri uzun vadeli olarak insanoğlunun sürekli aradığı "kutsal kaseye" ulaşmasına yetmemiştir, yetememiştir, insanoğlu hep daha fazlasını aramakta, bulmak için de halen aynı yöntemlere başvurmaya devam etmektedir.  Şüphesiz ki 1+1, nasıl ki her defa 2 ediyorsa, yöntemler, hesaplar değişmediği sürece 2'den bir adım öteye gitmek de mümkün olmayacaktır.

Yüzyıllardır savaşlara, teröre, katliamlara "karşı" durmak, "lanetlemek" de, bu durumların sona ermesi için yeterli olmamıştır.

Ne düşünür ne hissedersek, o duyguyu deneyimleyecek, ne ekersek onu biçeceğiz. Evrenin kanunu budur.

Bu gibi vahim durumların arkasından, anlayışla karşılamakla birlikte çok büyük derecede nefret duygusu açığa çıkmaktadır. Malesef, teröre karşı durmak,savaşı lanetlemek, sadece daha fazla nefret ve lanetleme duygusunu deneyimlememize yol açmakta, insanı insana düşman etmekte, iyi insanlar kötü insanlar gibi ayrımlara, kutuplaşmalara ve toplumsal kargaşalara ve netice olarak zaman içerisinde insanların gruplaşmasına, tarikatleşmesine ve kendilerinden olmayanı yok etme güdüsüne sahip olmasına yol açmaktadır.

Dolayısıyla her bir birey, bu olayların oluşmasında ve engellenmesinde kişisel bir paya ve sorumluluğa sahiptir.

Her ne kadar zor olsa da, savaşı lanetlemek yerine, barışı destekleyecek düşünceler üretmek, insanları birbirinden iyi - kötü,  hristiyan - müslüman,  kısa - uzun,  ateist - dindar vb. ayrımlarla gruplandırmak yerine birlik olmak için dua ve niyet etmek kısacası BİR olmak, her bir bireyin aynı bütünün parçası olduğunu hatırlamak, başkasına ettiğinin yansıma / ayna prensibi uyarınca kendinize etmek olduğunu hatırlamak bu zor günlerde elzemdir.

Bu günleri atlatmak adına, güzel günler görmek adına, içinizdeki yangını dindirmeye çalışın....barış ve birlik için niyet edin, meditasyon yapın, imgeleme yapın... Tüm canlılarla bir olduğunuzu hissedin, karşıtlıkların eridiği herkesin bir diğerini anladığı, bireysel tatmine ulaştığı, farklılıkların kabul gördüğü bir toplumu imgeleyin..

Güzel günlere..

Sevgilerimle










19 Temmuz 2015 Pazar

Para Kazanmanın Mistik Yolu


Şimdi size bir sır vereceğim ve hayatınız değişecek!

Bu vaadi sunan bir çok yazı kitap vs. zaten size en yakın kitabevinde yer alıyor. Bu vaadlerin hepsi de doğrudur, ama asıl sır, size verilen araçları doğru kullanmaktadır... =)

"Ah Şu İş Hayatından Çektiklerimiz" başlıklı yazımda, aslında iş hayatında bir adeletsizlik olmadığını, ancak hayatlarında adaletsizlik olduğuna inananlar grubu olduğunu anlatmıştım ve iki insan tipi örneği vermiştim.

Bugün bu yazımda, A tipi insan üzerinde biraz daha durmak istiyorum, hani şu basiretinin kısmetinin açık olmadığına inanan çoğunluk grup =)

Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum, siz bir gecede paranın kazanılmasının zor olduğuna inanmadınız, yıllar boyunca buna inandınız, bilinçaltında kodlamalar oluşturdunuz sonucunda ise farketmeden mali durumunuzu kodlarınıza uygun olarak şekillendirdiniz.

Dolayısıyla şimdi bir gecede borçlarınızın puff diye yok olmasını beklemek biraz kendinize fazla yüklenmek olur.. nasıl ki tek gecede fit olmayı başaramıyorsak, düşüncelerinizi de fitleştirmek için en azından kendinize bir süre tanıyın ve diyeti bırakır gibi 3 günde bu yoldan vazgeçmeyin.




Bu olumsuz kodlar o kadar kuvvetle bilinçaltınıza yerleşmiştir ki, olumlu kodlamaları yaparken bilinçaltınız ilk başta bu yeni kodlara karşı direnç gösterecektir, bu nedenle bebek adımları ile ilerleyin, örnek vermek gerekirse, borçlarımın tamamı ay sonunda ödeniyor, ay sonunda 50.000 dolar hesabıma yatıyor gibi mevcut durumunuza gerçekleşmesinin zor olduğuna inandığınız önermelere hemen geçmeyin. (Aynı kural imgelemeler için de geçerlidir, olumlamalarda olduğu şekilde kendinizi bolluk ve refah içinde imgeleyebilirsiniz, kullanılan teknikler farklılık gösterebilir, hangisini daha kolay yapıyorsanız onu deneyin, sonuç aynı olacaktır)

Onun yerine, borçlarımın bu ay için ödemem gereken kısımlarını ödüyorum, rahatlıyorum, ay sonunda ilave olarak 50/100/500 TL hesabıma geliyor gibi bebek önermeler/imgeler ile başlayın.

Önermelere/imgelere karşı direnç seviyenizi ise, bu önermeleri yaparken/imgelerken ki duygunuzu hissederek anlayabilirsiniz.

Hafif bir mutsuzluk, kuşku, sıkıntı gibi hisler seziyorsanız, o önermeyi de yapmayın, daha hazır değilsiniz. Hissinizin olumlu en azından nötr bir seviyede olduğu önermeler ile başlayın. Hislerinizi dinlemek bu çalışmada çok önemlidir, direnç seviyesi yüksek önermeler, "yokluk" enerjisini besler, biz ise "bolluk" enerjisini beslemeye çalışıyoruz =) Dolayısıyla dirence karşı inat edip olumlamalara ve imgelere devam etmeyi çok faydalı görmüyorum.

Benim şahsen uyguladığım ve çok ama çok faydasını gördüğüm teknik ise şudur; parayla ilgili henüz + seviyesine geçmek yönünde büyük bir direnç seziyorsanız, en azından, şuna inanın, para size bir şekilde gelir.. az, çok  farketmez, ihtiyacınızın karşılanacağına inanın, o ya da bu şekilde, kafanıza takmayın, rahat olun... bu önermedeki rahat olma hissi çok çok önemlidir...Rahat olun, düşünmeyin, kafanıza takmayın, işler hallolur. Bu önerme ile paranın "dert" olmadığı kodunu giriyoruz... öncelikle bu kodumuzu değiştirdikten sonra, (ki bu kod üzerinde bir kaç ay çalışmanın gerekli olduğunu düşünüyorum..)  + kazanç yönünde de önermelere geçebiliriz.

Ancak buradaki en ama en önemli husus da şudur, asıl sır da budur, uyanık olun, algılarınızı açın, bu çalışmaya başladığınız zaman evren karşınıza fırsatlar çıkarmaya başlayacak, bunları görmeniz, ve girişken davranmanız çok çok önemli. Evrenle iş birliği yapmanız tüm yaratım çalışmalarınız için olmazsa olmazdır, en büyük sırdır... Dinlediğiniz bir müzik, yan masada duyduğunuz bir kelime, etrafta gördüğünüz bir ilan, davet aldığınız sosyal etkinliklere katılım gösterme, konuşmaktan ziyade "dinlemek", çok okumak vs. bütün bunları algılarınızı açık tutmanın bir yoludur. 


Deneyin, sabırlı olun, vazgeçmeyin, göreceksiniz...

Sevgilerimle


16 Temmuz 2015 Perşembe

Kadir Gecesinde Tüm Dualar Kabul Olur...


Öncelikle bu yazımı, hangi dinin bir mensubu olduğunuz farketmeksizin, tüm aidiyetliklerinizi, önyargılarınızı bir kenara bırakarak,  yepyeni bir bakış açısıyla okumaya davet etmek istiyorum =)

Mübarek Kadir Gecesinde tüm dualar kabul olur, af dileyenlerin tüm günahları affolur, dilek kapıları açılır derler...nesiller boyu de bu şekilde yetiştirilmedik mi.. =)

Gerçekten de Kadir Gecesi'nde tüm dualar kabul olur ve dilek kapıları açıktır, bu gecenin dinsel anlamı ve değeri şüphesiz ancak, bu değerler bir kenara, bu gecenin enerjisel anlamda frekansı çok ama çok yüksektir... bunun sebebini şöyle açıklasam; bir elin nesi var iki elin sesi var...birlikten kuvvet doğar desem?

Evrenin işleyiş prensiplerini daha önceki yazılarımda açıklamıştım, düşünceniz ne ise kaderiniz de o olur demiştik, sadece düşünce mi, düşüncenizin arkasında yatan duygular da, kaderinizi nasıl yaşayacağınızı belirler demiştik,  mutlu, iyi niyetli düşünceler, daha fazla mutluluk çeker demiştik..

Bu durumda Kadir Gecesinde, bir değil, yüz değil, milyonlarca insanın, bu geceye atfettiği duygular, saf ve duru inanç bu gecenin frekansını ne kadar yükseltmektedir hayal edebiliyor musunuz?

Buna topluluğun ortak bilinci, kollektif bilinç de denmektedir. Bu ne demek, şöyle açıklayalım.. birlikte evrilen, büyüyen, gelişen toplulukların (örneğin Müslüman alemi, Kürtler, Çerkesler vs) nesilden nesile aktarmakta olduğu, inançları, gelenekleri, görenekleri, yasakları, tabuları ortak bir topluluk hafızasında saklanır, bunu bir bilgisayarın veritabanı olarak da düşünebilirsiniz, oraya kim ne ekerse, saklanır ve kullanıcıdan kullanıcıya aktarılır.  Bu sadece topluluklar için geçerli değildir, insanoğlu ve tüm canlılar alemi için geçerlidir. Bir çoğumuz iki ayrı adada yaşamını sürdüren hayvanların aynı şekilde öğrenme eğrisinin geliştiğini biliyordur... işte bu da bu hayvan topluluğun ortak hafizası/veritabanı sayesinde mümkün olabilmektedir.


Buna göre, yüzyıllardır süregelen ve milyonların dileklerinin gerçekleşeceğine inandığı bir günde, üstelik aynı günde dua edilen bir günde dileklerin gerçekleşmemesi imkansızdır. Düşünce gücü milyonlarca kez güçlendirilmekte ve katlanmaktadır.

Bu sadece Kadir Gecesine has bir durum değildir, Hristiyanların Noel'i bildiğiniz gibi Hz. İsa'nın doğumgünü olarak kabul edilmektedir ve yeni başlangıçları temsil etmektedir. Dolayısıyla Noel gecesi siz de içinizden geldiği gibi özellikle hayatınıza girmesini istediğiniz güzellikler için dua edebilirsiniz. Bu demek değildir ki bir Müslüman olarak Hristiyan geleneklerini benimseyin ve kutlayın, bu sadece milyonlarca insanın saf inanç ve düşünceleri ile güçlendirdiği bir günden dilek kapılarının açılmasından sizin de faydalanmanızdır.



Benzer şekilde, örneğin, Hintliler için fil sembolü yüzyıllardır, şans bolluk bereketi simgelemekte ve fil sembolleri evlerin içinde sıklıkla görülmektedir. Siz de evinize küçük bir fil ailesi koymayı deneyebilirsiniz =)



Dolayısıyla, dünyada kabul edilen özel ve güzel günleri pas geçmeyin derim =)

Sevgilerimle


11 Temmuz 2015 Cumartesi

Ah şu İş Hayatından Çektiklerimiz....


Bugün benim de içine çokça düştüğüm bir yanılsamadan bahsetmek istiyorum. İş hayatında yaşandığını düşündüğümüz adaletsizlikler..

Birileri, hep çalışır didinir, diğer arkadaşlarından daha fazla mesai yapar, emek gösterir, kimi zaman bu yolda seneleri verirken, bir türlü takdir görmez, emeklerinin karşılığını ne maaş artışı ne de terfi olarak almazken, hoop gökten düşmüşcesine birileri gelir sizin senelerdir beklediğiniz övgüyü terfiyi bu yolda hiç de kendini paralamadan, yormadan, hatta çabalamadan alıverir.



Her iş yerinde yaşanır bu, herkesin ortak derdidir adeta. Gelin bir de bu tip bir olaya evrenin gözünden bakalım. Çok çalışan ama bir türlü istediği noktaya gelemeyen kişi A, terfi, övgü ayağına gelen kişi ise B olsun.

Öncelikle evrenin işleyişinin ana kuralını hatırlayalım:

Neye inanırsan O'dur, nasıl hissediyorsan O'nu kendine çeker ve yaşarsın.

Bunu spesifik olayımıza uygularsak;

A kişisi; 
1) Terfi, övgü ve daha fazla para kazanmanın çok  çalışmak, paralanmak, zorlanmak, senelerini harcamak ile mümkün olabileceğine inanmaktadır
2)Terfi, övgü ve daha fazla konum ve paranın "hak edilerek" elde edilmesi gerektiğine inanmaktadır.
3)B, C, D ve diğer iş arkadaşları ile yarışarak onları geçerek elde edilebileceğine inanmaktadır
4)Kendisinin bu üstün mertebeye bütün bu aşamalar sonucunda varamama ihtimali olduğuna çünkü hayatın adaletsiz olduğuna ve kendisinin yeterli olamayabileceğine veya birilerinin kendisinden daha iyi olduğuna inanmaktadır.
5) Kıtlık bilincine sahiptir, tek pozisyon, tek koltuk, tek zirve gibi iyi şeylerin sadece belirli grup ve kişilere sunulduğuna inanmaktadır.
6) Paranın "zorlukla" elde edilen bir şey olduğunu düşünüp, para hakkındaki düşüncesi "yokluk" bilincine daha yakındır.

B kişisi:
1) Kendi değerine inanmaktadır ve güvenmektedir. Aurası bile bu güveni saçmaktadır
2) Evrenin kendi yanında olduğuna ve"şansına" inanmaktadır, dolayısıyla, istediği herhangi bir şey için çabalamaktansa, o istediği şeyin kendisine geleceğine sonsuz inancı vardır.
3) Kendisini başkaları ile karşılaştırmamaktadır. Buna gerek yoktur, zira evrende sınırsız bolluk bereket ve opsiyon vardır, x opsiyonu değilse daha iyisi z opsiyonu mutlaka karşısına çıkacaktır. bu nedenle herhangi bir opsiyon için herhangi biri ile savaşması gerekmemektedir. Bolluk bilincine sahiptir.
4) Paranın çok da önemli olmadığına inanır, para zaten ihtiyacı olduğunda gelen ve severek harcadığı bir araçtır. Parayı sever, eğlenceli bulur, parayı düşünmesine bile gerek yoktur, yapmak istediği şeyleri düşünür, para zaten vardır ya da gelecektir.

Bu konuda ilerleyen günlerde biraz daha fazla düşüneceğiz.. Şimdilik hangi kişi tipine daha yakın olduğunuza bakın..ve üzerinde biraz düşünün..

Sevgilerimle




10 Temmuz 2015 Cuma

Evren Bizimle Konuşur mu?

Evet, evren sizinle daima kendine has bir dilde konuşmaktadır, nasıl ki, bir köpeğin kuyruk sallaması veya bir kedinin mırlaması, mutlu olduklarına dair kendilerine has bir dilde kendilerini ifade etme biçimidir, evren de sizinle kendi yolu ve kendine has lisanı ile iletişime geçmektedir. Bu lisanı çözümlemek, gözlemlemek ve tekrarlayan olayları not etmekle mümkün olur.
 
Artık hepinizin bildiğini düşünüyorum, her yerde yazdığı gibi beyaz kuş tüyü görmek, meleklerin yanınızda olduğuna bir işarettir denmektedir. Benzer şekilde 11,44,33 gibi tekrarlayan rakamların da özel anlamları olduğundan bahsedilmektedir.
 
 
Bu iki örneğe de katılıyorum ve bizzat deneyimledim, ancak şunu da unutmayın, evren herkesle aynı dilde konuşmayabilir, size özel bir sembol dili ile konuşabilir, örneğin, üzerinize uğur böceği konması size “iyi şans” getirir denmektedir, peki ya uğur böceğinden farklı olarak sürekli gördüğünüz bir hayvan var ise, örneğin, ben bir dönem sürekli güve ve yusufçuk görmekteydim, dikkatimi vermeseydim, muhtemelen evrenin bana verdiği mesajı da es geçecektim. Örneğin, son zamanlarda evren benimle yağmur damlalarının yerde oluşturduğu birinkitiler/sekiller ile iletişime geçmekte.. Görebileceğiniz gibi bu hiç de kitaplarda yazan geleneksel bir iletişim biçimi değil ..
 
Unutmayın, evren sizinle tüm varlığı ile iletişime geçer, hayvanlar, doğa, hatta bulutlar, diğer insanların sözleri, şarkılar, kitaplar ve kimi zaman yağmur damlaları, çevrenizi gözlemleyin, daima farkında ve uyanık olun..

 Sevgilerimle

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...