Med cezir : Gel-git; bir gök cismi üzerinde başka gök cisimlerinin uyguladığı kütle çekimi kuvvetleri nedeniyle oluşan çevrimsel biçim bozulmaları...
Med-cezir aşklar, şekli bozulmuş, biçimsiz aşklar...
Geçen günlerde yaşanılan ve ünlü sunucu Vatan Şaşmaz ve Filiz Aker'in ölümü ile sonlanan trajedi, bu kişiler ve olayın sebepleri hakkında bir çok iddianın ve teorinin öne sürülmesine sebep oldu.
Gerçek şu ki, hiçbirimiz bu iki belki de daha fazla kişi arasında olan biteni tam olarak bilemeyecek. Bu nedenle de, artık bu kişiler hakkında herhangi bir yorum yapmanın gereği olduğunu düşünmüyorum, çünkü yapılan yorumların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Ancak, bir çok trajik olayın ardından, geride kalanlar adına öğrenilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken dersler ortaya çıkar.
Bu yazım, biraz önce de bahsettiğim gibi, şahıslar hakkında değildir, onların ne yaşadığını bilemeyiz, ancak bu şahıslar hakkında öne sürülen iddiaları, şu an başka kişiler halihazırda gerçekten de gerçekleri olarak yaşamaktalar.
Belki de üzerinde durmamız gereken, olmuş bitmiş ve trajik bir şekilde neden sonlandığını bilemediğimiz bir durum hakkında yorum yapmaktansa, halen bir kısır döngü içerisinde med-cezir aşkların gel-gitlerine kapılmış isimsiz ilişkiler ve isimsiz şahısları irdelemek..
Daha önce "Rezonans Kanunu" üzerine yazdığım yazılar kapsamında, iki insanın bir araya gelebilmesi ve bir birlikteliği sürdürebilmeleri için eş frekanslara sahip olmaları gerektiğini belirtmiştim... Her ne kadar, bir çok ikiliyi dışarıdan bir gözle değerlendirdiğimizde birbirleri ile uyumsuz ve zıt bir imaj sergileselerde, bu tam da yüzeyde gördüğümüz gibidir : "imaj", yani gerçeğin çarpık bir yansımasıdır.. özel ilişkilerde, üçüncü bir kişi olarak, eğer terapist veya bu alanda uzman değilseniz, sahip olduğunuz fikirler çoğunlukla, fikir değil önyargıdır.
İki kişinin bir arada o veya bu şekilde kalabilmelerinin tek bir sebebi vardır, a) sevgi b) alış-veriş..
Sevgi ilişkileri sandığınızdan çok daha ender bulunan ilişki modellerindendir. Bir çok kişinin karşılıklı alıp verdiğini zannettiği şey, sevgi değil, menfaattir. Elbette bir çoğumuz hangi tür ilişki modeline girdiğimize dair maalesef bir farkındalık sahibi değiliz. Her zaman tekrarlayacağım gibi, uyanık zihnimiz ile ürettiğimizi sandığımız düşünceler, esasında, sadece bilinçaltımıza ektiğimiz kodların bizi otomatik olarak yönetmesinden ibarettir ve çoğu zaman bilinçle ve farkındalıkla yaratılmış düşünceler değildir, otomatizedir. Başka bir ifade ile birçoğumuzun bilinçli olarak seçtiğini zannettiğimiz eşlerimiz esasında karşılıklı olarak "ihtiyaçların" tamamlanması yönünde atılan içgüdüsel bir yönlenmenin eseridir. En temel içgüdülerimiz, yaşamı idame ettirmek, barınmak, açlık, acıdan ve ölümden korunmak gibi yaşamsal önemi olan güdüler olmakla beraber, benliğimizin yani egomuzun oturması sürecinde edindiğimiz kodlar da adeta bir içgüdü halini alarak, erişkinlik evrelerimizde bizi otomatik olarak belirli olay ve kişilere doğru yönlendirirler ve ihtiyaçları/menfaatleri uyuşan kişiler birbirlerine bir mıknatıs gibi çekilirler, ve çoğu zaman bu "çekilme" hali bilinçli bir düzeyde yaşanmaz.
Sevgi ilişkileri genellikle, ruhumuz ve benliğimizin henüz travmatize olmadığı ve karşımızdakileri oldukları gibi kabul edip, beklentisiz ve çoğu zaman karşılıksız olarak sevebildiğimiz gençlik dönemlerimiz ile, farkındalık seviyemizin ve bununla beraber ruhsal olgunluk seviyemizin de arttığı dönemlerde kurulur.
Sevgi ilişkileri, tarafların bir diğerinden herhangi bir menfaat sağlamadığı veya herhangi bir ihtiyacını gidermesini beklemediği, herhangi bir muhtaçlık ve bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, huzurlu, dingin, stabil, sevgi ve saygı çerçevesinde ve tarafların birbirlerini son derece özgür bırakabildikleri ve alan tanıdıkları ve bireylerin kendi benliklerini ilişkinin içerisinde eritip kaybetmedikleri, aksine benliklerini daha da geliştirebildikleri, tam ve bütün ve bağımsız bir birey olmaya devam edebildikleri ilişki türleridir.
Sevgi ilişkilerinde sandığınız gibi hikayelerde anlatıldığı ve bize aksettirildiği şekilde kişinin gözünü diğerinin gözünden alamadığı, onsuz yaşayamayacağını düşündüğü, onsuzken "yarım" hissettiği ve sosyal medya platformlarında gördüğümüz her dakika birbirini kucaklayan sürekli kahkahalar ve mutluluk içerisinde hayatlarını idame ettiren çiftlerin yaşadığı bir ilişki modeli değildir. Sevgi ilişkilerindeki hakim duygu yoğun ve stabil bir huzur, anlayış, eşitlik ve dinginlik halidir. Hiç bir insan doğası gereği, daima coşku ve mutluluk halinde yaşayamaz, evrenin ve doğanın döngüleri olduğu gibi ilişkilerin ve duyguların da döngüleri vardır, bu döngüleri dinginlik, sevgi, saygı çerçevesinde ve denge içerisinde sürdürebilmek "kişisel gelişimin" ana amacını oluşturur. İlişkiler, kişisel gelişim derslerini en ağır ve en hızlı şekilde almamızı sağlayan en önemli araçlarımızdır. Sevgi ilişkilerinde de, her ilişkide olduğu gibi döngüler bulunur ancak kişiler bu döngülerden yıpranarak değil, anlayış ve öğreti kazanarak daha da gelişerek ve güçlenerek çıkarlar.
Sevgi ilişkilerindeki en önemli unsurlardan biri de dişi ve eril (kadın ve erkek) güçlerin dengede olmasıdır.
Tarafların ilişkilerini, tek bir "insan" , kaba tabirle yapışık ikiz gibi idame ettirdiği ilişkilerde, tarafların ilişkisi bağımsız iki bireyin ilişkisinden çok sembiyotik/sembiyoz bir ilişki modeli halini almıştır ve taraflar birbirlerinin enerjisinden beslenmekte ve kendi enerjilerini tek başlarına yüksek tutabilecek içsel gücü kullanmamaktadırlar. Bu ilişki modelinde güç dengesi ve eşitlik genellikle söz konusu olmaz, ilişki, tarafların bir diğerinden hangi ihtiyacını ne kadar oranda karşılamaya kanaat getirdiği ile ilgili olarak kendine has özel bir dengeye kavuşur. Bu ilişki modelinde bir taraf çok aza kanaat etmeyi kabul edebilirken, bir diğeri alma-verme dengesinin diğer ucunda olarak, haddinden fazlasını almak yönünde eğilim gösterebilir. Ancak net olan şudur, olanca objektif dengesizliği içerisinde iki taraf da bu alış-veriş ilişkisinden derinlerde bir yerde görece beslenmektedirler.
Bu durumu bir örnekle somutlaştırmak gerekirse, örneğin finansal olarak güvence altında hissetmek isteyen bir bireyin, eş seçimi genellikle "kalbinin doğrultusunda" değil "kaygılarının doğrultusunda" gerçekleşir ve birey, varlıklı kişilere dair bir ilgi beslemeye başlar, kendisinin farkında olan bir birey, kendisine bağımlı olacak bir bireyi çoğunlukla ilgi çekici bulmaz, farkındalık sahibi birey, partnerinin de kendisi gibi, bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olmasını bekler.
Ancak, özellikle toplumumuzda birçok erkek , "evin direği, koruyucusu erkektir" kodu ile, kadını madden ve manen korumanın gerekli olduğunu düşünür ve bu görevi yerine getirmekten haz duyar, zira bu şekilde kendisini adeta bir kahraman ve daha fazla erkek olarak hisseder, bu erkekler de aksine, kendileri gibi bağımsız ve güçlü kadınları bilinçaltı düzeyinde ürkütücü bulabilirler ve bu kişilere çekilmezler, bu tip erkekler gerçekten de kendilerine muhtaç olacak nispeten daha zayıf ve kırılgan kadınlara ilgi duyarlar ve bu kadınları madden ve manen beslemekten de gocunmazlar.
İşte eşleşmeler bu şekilde kişilerin bilinçaltı kodlarına uygun olarak gerçekleşir, maddi açıdan kendini güvende hissetmek isteyen birey ile, kendini "kahraman" ve "kurtarıcı" hissetmek isteyen birey bir mıknatıs gibi birbirlerine çekilirler.
Benzer şekilde, kendine güveni az olan veya özdeğer duygusu gelişmemiş bir birey, kendi eksikliğini kapatmak üzere güdüsel olarak, kendine çok güvenen, belki de haddinden fazla ego sahibi bireyleri ilgi çekici bulabilir. Bu kişi esasında özünde olması gerektiği ideal kişiliğe özlem duyarken bu özlemi bir başka kişi ile gidermeye, eksikliğini tamamlamaya çalışır. "Haddinden fazla" ego sahibi olan kişinin özgüveni ise esasında sanal bir özgüvendir, ve kendisinin "ne kadar değerli olduğunu" daima kendisine teyit edecek, onu daima onayacak kişileri ilgi çekici bulabilir. Ancak bu kişiler bir araya geldiğinde - ki sıklıkla gelirler, müthiş bir alma-verme dengesizliği başgösterir, bir taraf gücünü diğeri üzerinde gösterirken, diğer taraf daima ezilir, bu kişilerin ayrılması en mantıklı hareket gibi görünmekteyse de, eşlerin şahsi ihtiyaçları o denli yüksektir ki, birbirlerinden ayrılmak yerine birbirlerini yok edene kadar hırpalamaya devam etmeyi tercih edebilirler.
Yine başka benzer bir örneğimizde ise, biraz daha kendi ile ilgili farkındalığı yüksek olan ve kendine güveni ve özdeğer duygusu nispeten az gelişmiş kişi, kendini geliştirmek yerine, kontrol ve manipüle edebileceği, kendisinden de kırılgan bir kişiyi kendisine eş olarak seçebilir. Bu ilişki modelinde tarafların birbirini ezip yoketmesinden ziyade, bir eş direksiyona tamamen hakim olurken diğer eşin de yönetilmeyi kabul ettiği daha dingin fakat tatminkar mutluluktan çok uzak tek kişilik bir ilişki modeline şahit oluruz. Bu ilişkilerde fazlaca kavga gürültü olmadığı gibi, büyük mutluluk anlarına da şahit olmak zordur.
Bu gibi örneklerini her biri, biçimini kaybetmiş, alma-verme dengesinin eşit olmadığı, alış-verişin gerçekleştiği gel-gitli med-cezir ilişkilere örnektir. Bu örnekleri sayısız şekillerde çoğaltabiliriz ama her birinde daima geçerli olan tek bir kural vardır: Taraflar karşılıklı olarak bilinçaltlarında eksikliğini hissettikleri bir açığı kapatmak üzere diğer tarafla eşleşir.
Maalesef, med-cezir ilişkilerde ağırlıklı olarak hükmünü sürdüren ve ilişkinin geleceğini tayin eden unsur maddi güvence, yani paradır.
Maddi güvence, para esasında bizim en temel korkumuza işaret eder, "ölüm korkusu", yani hayatta kalamama hali... ve bu temel korku insanlık var olduğundan beri ne kadar evrimleşmiş olsak da hücresel hafızalarımızda yerini koruyan bir korkudur. Kişisel gelişim çalışmalarının diğer bir temel amacı da işte bu ilkel kodlara artık ihtiyacımız olmadığından dolayı onları dönüştürmektir.
Kadın ve erkek herşey gibi sevgiyi de para ile sağlayabileceklerine derinlerde bir yerde inanmaktadırlar. Maalesef günümüz dünyası da bu algıyı destekler niteliktedir. Para karşılığında karşısındakinin şefkatini ve sevgisini daimi olarak elinde tutabileceğine inanan birey ile diğer tür med-cezir ilişki modeli içerisinde olan bireylerin farkında olmadıkları çok önemli bir nokta vardır:
Med-cezir ilişkilerde, kişilerden biri, bir ihtiyacını başka bir kanaldan veya kendi kendine sağlayabildiğini farkettiği noktada, mevcut kişi ile alış-veriş akdini çoğunlukla sona erdirir veya mevcut ilişki devam ederken yeni ihtiyaçları doğrultusunda başka bir kişi ile de akit kurmaya karar verebilir. Bu karar ilişkiye girme kararında olduğu şekilde yine bilinçli olarak alınmaz. Kişi, artık, diğer kişiyi yüzeyde yer alan başka sebeplerden dolayı ilgi çekici bulmadığını düşünür ve partnerinden uzaklaşır ve ayrılık meydana gelir. Taraflardan biri ihtiyacını başka bir kanal veya kendi kendine sağlayabildiği noktada, diğer taraf halen bu ihtiyacını başka bir kanal veya kendi kendine sağlayamayacak durumda ise, kelimenin tam anlamı ile "can havliyle" ondan ayrılmak isteyen partnerine tutunmaya çalışır ve onu özgür bırakmamak için de elinden geleni ardına koymaz. Aldatma olayı meydana gelen bir çok ilişkide tarafların halen aldatan partnerlerini geri istemelerinin altında da genellikle bu sebep yer alır, kişilerden birinin diğer taraftan alacakları bitmemiştir..
Dolayısıyla bu ilişkilerde medeni bir ayrılık çoğunlukla ve maalesef söz konusu olamaz ve taraflardan en az biri (çoğu zaman ikisi de) ilişkiden travmatize olmuş bir şekilde koparlar, daha doğrusu kopmak durumunda kalırlar.
Unutulmaması gereken diğer bir çok önemli nokta ise, ilişkilerde hiçbir zaman sadece tek bir tarafın kusurlu olmadığıdır. İlişki tek kişinin onayı ile idame ettirilebilecek bir "kurum" değildir, zaten tek bir kişinin talebi doğrultusunda oldurulmaya çalışan şey ilişki de değildir, ilişkiyi oldurma çabasıdır, ve yine unutulmamalıdır ki, istikrarlı, disiplinli, keskin ve net bir "hayır" karşısında, hiçbir birey çok istisnai durumlar haricinde uzun süreler aksiyon almaya devam edemez..
Burada tarafların "kusurlu" veya "suçlu" olmasından çok öte, iki tarafın da ruhsal olarak desteğe ihtiyacı olan ama bunun farkında olmayan bireyler olduğunu düşünmek daha doğrudur. Neticede, birtakım istisnalar dışında kimse bilinçli olarak bir diğerine eziyet etmek , diğeri de bilinçli olarak eziyet çekmek üzere bir ilişkiye girmez, taraflar, ilişkileri kendilerince bildikleri en doğru şekilde ve mevcut kapasiteleri kapsamında yönetmeye çalışırlar. Kişilerin doğruları üçüncü gözler için "çarpık", "biçimsiz" veya "yanlış" olarak değerlendirilebilir, ancak emin olun ki birçok kişi sadece kapasitesi ve kendi doğruları doğrultusunda hareket etmektedir burada bu kişileri yargılamaktansa, mevcut kapasitelerinin ve değer yargılarının gelişmesine teşvik etmek çok daha anlamlı olacaktır.
Gençlik yıllarımdan beri gözlemlediğim çok önemli başka bir noktaya daha değinmek istiyorum; kadınların sözcüklerle arası iyidir, kimi zaman net olurlarken, kimi zaman ise vermek istedikleri mesajı ima ve dolambaçlı yollarla iletebilirler, kısacası kadınlar, durum kendilerince hangi yöntemi gerektiriyorsa, o yöntem ile mesajlarını iletmeyi seçerler, erkekler ise kadınlara oranla çok daha yalın ve sadedir, erkekler, sözcüklerle genellikle kadınlar kadar arası iyi olmayan daha ziyade davranışları ile mesaj iletmeye meyilli varlıklardır.
Danışanlarıma kadın-erkek ilişkileri ile ilgili ilk olarak öğrettiğim temel kural şudur: Kadınların ne söylediğine ve ilaveten nasıl davrandıklarına, erkeklerin ise sözlerine değil sadece nasıl davrandıklarına dikkat edin.
Dolayısıyla bir erkek bir kadına net ve istikrarlı bir şekilde "hayır" demiyor ise, kadının erkeğin hareketlerini ve sözlerini istediği gibi yorumlamak gibi bir eğilimi vardır zira kadın erkeğin de kendisi gibi düşündüğüne inanır ama bu doğru değildir; erkek ise davranışlarında yeterince net olduğunu zannederek kadının ısrarlı davranışlarını "saplantı" olarak değerlendirir. Oysa ki olan iki tarafın birbirinin dilinden anlamıyor oluşudur. Kadına sorsanız, adam onu arzuladığına dair bir çok subliminal mesaj vermiş ve davranışta bulunmuştur, erkeğe sorsanız, kadını istemediğine dair çok net davranışlar sergilediğine inanmaktadır. Kadınlar birden fazla şekilde "hayır" mesajını iletebilirken, erkekler, mesafeli davranışlarına eşlik eden kibar ifadeleri ile yeterince net olabildiklerine inanırlar, ancak bu da doğru değildir. Zira bir kadın size belirli sebeplerden mesafeli davranıyor olabilir, ancak bu onun o erkeği istemediğine dair net bir karine teşkil etmez, erkeği de kendisi gibi bilen kadının, erkeğin davranışlarını yanlış yorumlaması ve halen o erkeğe dair içinde bir ümit taşıyor oluşu çok olağandır.
Bu nedenle, yine danışanlarıma hep ilettiğim şekilde, özellikle özel ilişkilerinizde, nezaketi korumak adına veya tartışma çıkmasın diye yaptığınız veya yapmadığınız her davranış, söylediğiniz veya söylemediğiniz her söz, bir gün gelecek ve sizin aleyhinize kullanılacaktır.
Bu sebeple, özel ilişkilerimizde sınırlarımıza dair çok net, yalın, sade ve yoruma açık olmayacak şekilde mesajlarımızı iletmemiz gereklidir. Eski bir avukat olarak, özel ilişkilere dair kuralların adeta bir sözleşme gibi belirlenmesini desteklerim, sözleşmeler, konuya hiç hakim olmayan üçüncü bir kişi ve/veya yargı makamı tarafından yoruma açık olmayacak bir şekilde, çok net, yalın, kesin ve net bir dile sahip olmalıdır, aksi takdirde, sözleşme, tarafların niyet ettiğinden çok başka bir şekilde yorumlanabilir ve taraflardan biri veya her ikisine de zarar verebilir.
Özel ilişkilerimizi de bu şekilde ele almak herkes açısından gereksiz travma ve acının önüne geçmek için son derece gereklidir.
Med-cezir ilişkilerin hiçbiri türü olgun ve sevgi dolu bir ilişki modeline örnek teşkil edemez. Bu yazıyı okumanızla birlikte, kendinizin veya sevdiklerinizin böyle bir ilişki içerisinde olduğunu düşünüp, endişe etmiş olabilirsiniz. Ancak unutmayın ki, özellikle ilişki alanında yaşadığınız hiç bir dert çözümsüz değildir, kader hiç değildir. Kendinizden başka bir kişi için endişe ediyorsanız, etmeyin; herkesin hayat yolunda öğrenmesi gereken dersler şahsına münhasırdır, yeri ve zamanı gelecektir, siz kendinize odaklanın.
Böyle bir ilişkiye kendinizi kaptırmış olmanız, daha az gelişmiş, akılsız bir kişi olduğunuzu da göstermez, zira her birimiz, farkında olmadan hem ailemizin hem de çevremizin bize dayattığı düşünce modellerini daha ufacıkken hücrelerimize kazımış durumdayız, bu konuda hiçbirimize bir seçim hakkı da tanınmadı.. Kişisel gelişim, ilişki terapileri, çocuk yetiştirme hakkındaki farkındalığımız ise yeni yeni gündeme gelen kavramlar, dolayısıyla, bu yazıyı okuyan genç bir kişinin dahi ebeveynlerinin bu gibi kavramlardan bihaber olması ebeveynlerin de suçu değil, kimsenin değil. Bundan sonraki nesillerimizin ise farkındalık patlaması yaşayacağını söylemek bir tahminden çok öte bir gerçektir.
Evet bize aktarılan bilgilerin ne kadar kaliteli olduğu konusunda bir değerlendirme yapma şansımız ve seçim hakkımız olmadı ancak erişkinlik dönemimizde bu bilgileri, düşünce biçimini değiştirmek, karakterimizi ve ruhumuzu olgunlaştırmak ise bizlere sunulan bir seçim.
Bu yazıda sizi neler rahatsız etti? Midenizde bir kasılma, başınızda bir ağrı, garip bir huzursuzluk hali hissetiniz mi, öfkelendiniz mi, hüzünlendiniz mi, suçluluk duygusu mu hissettiniz?
Lütfen duygularınıza dikkat edin, çünkü duygularınız ve bedensel kasılmalar, birşeyleri kendi adınıza "yanlış" yaptığınıza dair çok önemli işaretlerdir. Geçmiş, geçmişte kalmıştır, şimdi, şu andan itibaren, bambaşka bir kişi olmak yönünde bir seçim yapabilirsiniz, bu alanda uzman kişilerden yardım alabilirsiniz, içsel bir yolculuğa çıkabilirsiniz, artık eşlerinizi yargılamak ve onları değiştirmek yönünde fazlaca ve beyhude çaba göstermek yerine (ki bu kesinlikle beyhude bir çabadır, bir kimse kendisi değişmek istemiyorsa, bir başkası istedi diye asla değişemez, değişmeye çalışabilir ama eninde sonunda eski kalıplarına geri döner) değişecek tek kişinin kendiniz olduğunu anlayışı ile hareket edip, başkalarına ve ilişkilere madden ve/veya manen yatırım yapmadan önce en önemli yatırımın kendinize yaptığınız yatırım olduğunu idrak etmeyi seçebilirsiniz.
Sevgilerimle
Not: Kişisel gelişim çalışmaları ve ilişki koçluğu alanındaki soru ve talepleriniz için fitsoulfitmind@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.