21 Kasım 2016 Pazartesi
Kişisel Gelişime Dair Doğru Bilinen Yanlışlar -1 Hızlı Sonuç Elde Etmek
-1-
Herşeyi Yanlış Anladık...
Evet yanlış duymadınız, kişisel gelişime dair bir çok şeyi, hatta bize sunulan bilgilerin yüzde doksanını yanlış anlıyoruz. Bu duruma sebep olan en önemli etken ise, günümüzün hızlı tüketim çağında, edinebildiğimiz tüm bilgileri bir hap formatında hızlıca edinerek, yine aynı şekilde hızlı bir şekilde hazmetmeye çalışarak, hızlı sonuçlar elde etmek.
Bu nedenledir ki, son zamanlarda 1 ila 3 seans arası birbirinden farklı kompakt programlarla çok büyük değişimlerin sağlanacağı yönünde vaadlerde bulunan bir çok kişisel gelişim programı ile karşılaşıyoruz. Bu programlara katılım sağlayan kişiler ise, programları takip eden 2-3 hafta boyunca oldukça yüksek bir enerji ile hayatlarına devam ederken, bu 2-3 haftanın sonunda başladıklarından da daha düşük bir enerji seviyesine düşerek, daha da karamsar bir duygu durumuna geliyorlar.
Bu duruma sebep olan şey, hazmedebileceğimizden daha fazla bilgiyi aynı anda öğütmeye çalışmaktır. Sorun, katıldığınız programın çalışmıyor olması değildir; bu programlarda gerçekten de çoğu zaman ileri düzey bilgiler sunulur ve yöntemler kullanılır, ancak size sunulan bilgiyi kullanmak sizin için "sürdürülebilir" düzeyde olmaz, bu nedenle de, duygu durumunuzda ani yükselişler ve düşüşler meydana gelir.
Benimle birlikte birebir çalışmaya niyet eden danışan adaylarımın ilk sorduğu soru, yöntemlerimden öte, ne kadar zamanda bir değişim sağlanacağı yönünde olmaktadır. Buna net bir cevap vermek çoğu zaman mümkün olmaz çünkü, kişisel gelişim bir antibiyotik değildir ve 5 günde "tedavi" olmayı beklemek, herşeyden önce kendinize yüklediğiniz çok büyük bir yüktür.
Kişisel Gelişim kapsamı altında çoğu zaman, bilinçaltınızda hapsolmuş ve belli bir sebepten SİZİN bloke etmiş olduğunuz duygu ve kodlar bulunur. Şunu düşünün; siz bu blokajları, size hizmet etmeyen kodları belli bir sebeple, "unutmayı" seçtiniz. Neden unutmayı seçtiğinizi anlamadan, tüm korku ve karanlık yanlarınızla en hızlı şekilde yüzleşmek, şifadan çok travmaya yol açar, zaten malesef meydana gelen de budur. Bugün "bir dönem" bu konularla ilgilenip "artık ilgilenmeyen" bir çok kişi mevcuttur. Zira hayatını daha keyifli bir noktaya getirmek isteyen kişi, bunu "hemen" yapmak ister, "hemen" sonuçlarını görmek ister; ancak hayatına entegre edebileceği sürdürülebilir yöntemlere sahip olmadığı , ve hatta "zamansız" yüzleşmelerle karşılaştığı için, başladığı noktadaki direnç mekanizmasından çok daha kuvvetli bir direnç mekanizması oluşturarak süreçten tamamen uzaklaşmaya başlar.
Hedefiniz her ne ise ki, bu; stresten arınmak, hayatınızı daha keyifi bir noktaya taşımak, bolluk bereket enerjisi ile çalışmak, şifa bulmak, ilişkilerinizi yola koymak, sezgilerinizi kuvvetlendirmek gibi konular olabilir; bunun bir süreç alacağını kabul edin. Ustaların hep dediği gibi, amaç hedefe varmak değil, yolculuktan keyif almaktır. Kişisel Gelişim kapsamı altında hedeflediğiniz her ne ise, öğreneceğiniz herşeyi esasen, "yolda" öğrenirsiniz, bu yolu bertaraf ederek, doğrudan hedefe zıplamaya çalışmak, yorucu ve sonuç alamayacağınız bir tutumdur.
Çıraklık dönemlemlerimde, edindiğim tüm kaynakların, "içerik" kısmını atlar ve "yöntemleri"okumaya ve uygulamaya başlardım, aldığım sonuçlar daima arzu ettiğimin "çarpık" bir versiyonu olurdu. Bizler, aksiyon güdümlü varlıklarız, kişisel gelişim çalışmaları ise size daima, öncelikle "yavaşlamanızı" ve derin bir "nefes" almanızı önerir. Bu önerinin altında yatan, öncelikle mevcut durumunuza ilişkin bir farkındalık kazanmanızı sağlamaktır. Bazı kaynaklar, mevcut durumunuzu ve geçmişinizi irdelemeden de, istediğiniz noktaya varabileceğinizi savunur, ve geçmişe yönelik çalışmaların "zaman kaybı" olduğunu öne sürer.
Matematiksel olarak bu doğru bir bilgidir, zira, siz düşünce sisteminizi değiştirirseniz, geçmişte nasıl bir düşünce kalıbında olduğunuz farketmeksizin, evren yeni düşünce sisteminize cevap verir; ANCAK; daha önce nereye "takılıp" düştüğünüzü anlamaz iseniz, aynı engele takılmanız daima bir olasılık olarak da hayatınızda var olacaktır, işte tam da bu nedenle kişisel gelişim çalışmalarında adeta artık usta haline gelmiş kişinin duygu durumundaki dalgalanmalar bu nedenle var olur. Çünkü, kişi daha önce neden tökezlediği konusunu es geçmiştir, ve bu konular henüz "çözümlenmediği" için de dönem dönem kişinin hayatında tekrar var olurlar. İnsan doğası "bastırma" yönünde ustadır, ancak bastırılan herşey bir gün kendini ifade etmek isteyecektir.
Alkollüyken, olumsuz bir olay yaşadığınızda, öfkeliyken veya benzeri bir "kırılgan" döneminizde, bu bastırılan konular yüzeye çıkar; işte bir çok kişisel gelişim çalışması yapan kişinin, ani yükselişleri ve düşüşleri bundan ileri gelir. Biz buna "altyapı" deriz. Altyapınız olmaksızın, yapacağınız her çalışma temelsiz bir bina gibi olacak ve sarsılmaya hatta kimi zaman yıkılmaya aday olacaktır.
Ancak gerçek bir usta, bu sarsıntıların ve kimi zaman temelden değişimlerin olacağının tamamen farkında olarak, bunları "ertelemek" veya "yok saymak" yerine, önüne geldikçe, adım adım içselleştirerek, yumuşak bir şekilde "öğütür" ve "hazmeder".
Somut bir örnek vermek gerekirse, ilişkilerinde sorun yaşayan kişinin, bu döngüde takılı kalmasının bilinç düzeyinde farkedilmeyen kişisel bir sebebi vardır, ego kişiyi, istediği ilişki formatından bu kişisel sebepten dolayı uzak tutar. Kişi bir ilişki seminerine katılır, bu seminerde, istediği ilişkiyi nasıl yaratabileceğine dair son derece geçerli yöntemler ve bilgiler edinir ve hemen uygulamaya koymaya başlar, sonuçlar ortaya çıkmaya başlar ve kişi gerçekten de imgesindeki ilişkiyi hayatına çekmeye başlamıştır, buraya kadar herşey güzel, ancak, biraz önce bahsettiğim "kişisel sebep" irdelenmediğinden ötürü, ego daima bu "kişisel sebebi" öne sürebileceği boşluklar arayacaktır, bu sizin "kırılgan" dönemlerinizde ortaya çıkacaktır, bu defa da mevcut ilişkinizin "sürdürülebilirliği" tehlike altında olacaktır. İşte esasen, bir çok kişinin de "tam elde etmişken", "kaybetmesinin" sebebi budur. Bunu benim anlamam ise, burada bahsettiğim hatalı yaklaşımı benim de zamanında benimsemiş olmam ve neticelerini görmemle mümkün olmuştur.
Bu nedenle, "mucize programlardan", "mucize" sonuçlar beklemeyin, bu programın eksikliği ile ilgili değildir, bu sizin yeterli "altyapıyı" kurmak yönündeki isteksizliğinizden ve direk sonuca atlamak istemenizden kaynaklıdır.
Bugün bir çok kişi "aile dizimi" seanslarına katılım gösterdiğini ve "aile dizimi" çalışmasını tamamladığını belirtmektedir. Esasen olan, son dönemlerde oldukça popülarite kazanmış olan aile dizimi grup seanslarının tanıtımıdır. Zira, hiçbir ailevi blokaj bir seansta ortaya çıkartılıp bir seansta çözümlenecek kadar hafife alınmamalıdır. Benim almış olduğum aile dizimi çalışması tam 1.5 sene birebir kendi ustamdan aldığım çalışmalar ile mümkün olabilmiştir, işin enteresan kısmı, bu süreçte edindiğim bilgiler sayesinde HALEN, kimi soysal blokajlarımın zamanı geldiği için yeni farkına varıyor ve üzerinde çalışıyorum. Yine somut bir örnek vermek gerekirse, örneğin çocukluğunda veya aile grubu sarmalında şiddet, taciz, ani ölüm gibi olaylar bulunan kişi, aile dizimi seansına kadar bu bilgiye sahip değil ise, ve seans sırasında bu durumlardan biri ortaya çıkmış ise ("hatırlanmış" ise) , bu durumu 20dakikada kişi içselleştirip travmadan nötr bir hale getiremez, bu nedenle, aile dizimi çalışması yaptığını söyleyen bir çok kişi, bu çalışmayı gerçek anlamıyla deneyimleme imkanı bulamadıkları gibi, elde ettikleri travma bilgisi ile de ne yapacaklarını bilememektedirler. Bu bilgi ortaya çıktığında, hemen akabinde kişiye ilgili kişileri affetmesi ve serbest bırakması talimatı verilir. Ancak düşünsenize, kişi bu travmatik bilgiyi zaten aynı saatin içinde edinmiş ve henüz hazmedememişken, bir üst boyut olan "affetmeye" de aynı seans içinde geçmesi ne kadar doğru ve faydalı olabilir? Bugün ben "x kişiyi affettim" diyen bir çok kişinin, bu x kişilerle ilgili bir dönem sonra öfke ve üzüntü atakları geçirmesi o kadar çok karşılaştığım bir durum ki!
Çok sevdiğim bir söz vardır; düşmanını anlamayı öğrenmezsen, onu bertaraf edemezsin. Düşmanını anlamayı öğrenirsen, düşmanın salt düşmanlık adına hareket etmediğini, kendince haklı olan bir sebepten dolayı varlığını sürdürmeye çalıştığını bilirsin, bu durumda da ona düşünmeden saldırarak "yoketmek" yerine onu "dönüştürmeye" çalışırsın; bilinçaltı da bundan farklı bir mekanizma ile işlemez.
Acele etmeyin, ağırdan alın, kendinizi ve geçmişinizi, bir filmi seyreder gibi bir dış göz olarak irdelemekten çekinmeyin,ve unutmayın kontrolsüz güç, güç değildir.
Sevgilerimle
10 Kasım 2016 Perşembe
Elimde Değil, Komşunun Tavuğu Kaz Gibi Görünüyor!
Bugün bahsetmek istediğim konu özellikle, biz kadınları ilgilendiriyor; kıskançlık ve formları.
Nereden aklına geldi diyecek olursanız; herkes gibi ben de sosyal medyayı, özellikle mesleğim gereği takip etmekteyim. Bir "Şeyma Subaşı" fenomenidir gidiyor; Şeyma Hanım, kendisine gelen ağır içerikli yorumlardan dolayı çoğu zaman hesabının yorum kısımlarını kapatmak durumunda kalıyor, hemcinsleri tarafından inanılmaz bir hakaret ve eleştiriye maruz kalıyor.
Eleştiren kesim, çok yüksek oranda hemcinsleri, yani kadınlar, erkekler oralı bile değil. Bu gibi durumları hepimiz küçük skalada günlük yaşantımızda bizzat biz de deneyimlemişizdir. Sadece yaşam tarzımızdan ve var oluşumuzdan ötürü birileri tarafından ağır bir şekilde itham altında bırakılmışızdır . Peki bunun altında ne yatıyor?
Arkadaşlar, konu ister tanıdık bir sima olsun, ister yan komşunuz olsun, ister benim haklı gerekçelerim var "etik, ahlak" deyin, bunun altında yatan malesef "kıskançlıktır".
Şeyma Hanım'ın da bu konuda güzel bir tespiti var "çalışmıyorum, çok mutlu bir hayatım var, güzel kıyafetler giyiyorum, geziyorum, herkes eleştiriyor, her masada ben konuşuluyorum ama aslında herkes benim gibi olmak istiyor". Evet, malesef çok haklı, herkes, özellikle kadınlar "rahat, keyifli bir hayat" özlemi içerisinde, bunu o veya bu şekilde bu emelini gerçekleştiren herkesi, bir yerinden tutarak eleştiriyoruz, Şeyma Hanım'ın ilişki durumu bir bahane olarak kullanılıyor, ancak bu durum olmasaydı da, bu kadar hoş görünümlü, çok güzel bir hayat idame ettiren her kim olsa, başka bir tarafından tutup yine eleştirecektik, böyle örnekler de var,hiç bir şey bulamazsak "boş bir insan" diye yine eleştirecektik.
Şimdi itiraf edin, hanginiz, kafanız rahat, keyifli, gezmeli tozmalı bir hayat istemiyorsunuz? Üstelik fit görünmek, güzel görünmek de üstüne bir artı ise?
Her kim bugün "saygın" işini bırakıp, gönlünün isteği doğrultusunda yeni bir iş girişiminde bulunsa, o kişinin de akıl sağlığından şüphe ediliyor, başarısız olması bekleniyor ve hatta içten içe ümidediliyor.
Dolayısıyla, gönlümüzdeki arzuyu olur da başka biri gerçekleştirirse, o kişiyi mutlaka "geçerli bir sebep" ile çarmıha geriyoruz "havasını söndürmeye" çalışıyoruz. Bunu da kendi sosyal medya araçlarımızla, sohpet ortamlarında her dakika, her an yapıyoruz.
Ama yapmamalıyız.
Hiç bir zaman olmak istediğiniz kişiyi, ve hayatı, o hayatı ve kişiyi eleştirerek, "havasını söndürerek" elde edemezsiniz. Tam da bu nedenle, "muhalefet partileri", sadece muhalif kalarak, yönetim seviyesine senelerdir ulaşamıyorlar. Muhalefet etmekten, kendi işlerine, kendi yaratımlarına odaklanamıyorlar.
İşte, tam tersi, o sahip olmak istediğiniz enerji seviyesini bu tutumunuzla kendinizden gitgide uzaklaştırırsınız. Çünkü sizin yaydığınız enerji "yokluk enerjisidir", dolayısıyla yaşayacağınız da daha fazla yokluktur.
Öncelikle kendinize dürüst olun, siz ne istiyorsunuz? Utanmayın, belki de gerçekten çok rahat, çok keyifli, dertsiz tasasız bir hayat istiyorsunuz, çünkü siz günde 12 saat çalışıyor, "hayat mücadelesi" veriyorsunuz, hayat bazıları için bu kadar kolayken, sizin için de bir o kadar zor. Ama bakın, bu o kişinin suçu değil, o kişi evrenden torpilli de değil. Buradaki sorun sadece sizsiniz! Sahip olamamanın hıncını sahip olandan çıkarmak yerine, siz de sahip olmanın yollarını arayın, kıskanmayın, ilham alın. İlham kıskançlığın en büyük imha silahidir. Biri sizden önce yapmış ise, siz de yapabilirsiniz. Şimdi yine etik ahlak kurallarını devreye sokmayın, hiçbirimiz kimsenin ahlak bekçisi değiliz. Kendi içinizdeki vicdani hesaplaşmadan sadece kendiniz sorumlusunuz. Başkalarının ruhsal kontratları hakkında yorum yapmak bize düşmez, beğenmiyorsanız SİZ yapmazsınız, bu kadar basit.
Ulaştığım kitle genişledikçe, ben de aynı etkilere maruz kalabiliyorum, kimi "para tuzağı" diyor, kimi "birşey bilmiyor o ya" diyor, diyen diyor. Hakkınızdaki eleştiriler arttıkça bilin ki doğru yoldasınız, birilerinin dikkatini çektiniz ve onun içindeki bir durumu rahatsız ederek uyandırdınız. Bu benimle ilgili değil, o kişilerle ilgili bir durumdur. İşte siz de "o kişi" olmaktan imtina edin, enerjinizi eleştirdiğiniz kişinin daha iyi bir versiyonu olmak üzere harcayın, eğer biri sizi mesleği, hayatı, görünümü, mutluluğu, rahatlığı, ilişkisi, özel hayatı hakkında öfkelendiriyor ise, kendi içinize dönün ve sorun "bende hangisi yok? ben ne istiyorum?olmadığı için mi öfkeleniyorum?". Bu tuzağa düşmek son derece kolaydır.
Kimi zaman inanın ben bile, mesleki anlamda, kendimi bir meslektaşımı içten içe eleştirirken buluyorum, öfkelendiğimi farkediyorum. Öfke bana şunu işaret ediyor, "senden daha az çaba ve içeriği derin olmayan bir eğitim sistemi ile, kitleleri yönlendiriyor". Başka bir ifade ile, ben de daha kolay bir şekilde kitleleleri aydınlatabilmeyi ümidediyorum. Bakın farkettiniz mi, benim esas isteğimi başkasının çok daha kolay bir şekilde yaptığını düşününce veya görünce, kendi zorluklarıma karşı öfke duyuyorum. Esasen öfke duyduğunuz "kişi" değil, "durumdur". Bunu farkettiğiniz an, öfkeniz diner ve, "peki, ben kendi yolumu nasıl kolaylaştırabilirim?" sorusunun cevabı üzerine odaklanmaya başlarsınız.
Bu tuzağa herkes, ustalar dahi düşer, bu duygular insana has duygulardır ve tamamen arınmak gibi bir beklentiniz olmamalı, sorun tuzağa düşmekte değil, tuzağa düştüğünüzü farketmemektedir.
Kişisel Gelişim Öğretmenlerini en çok taşlayan kesim, esasında aynı amaca, yani şifaya hizmet eden doktorlar, psikolog ve psikiyatrlardır. Büyük çerçevede bu kesimin birbirini desteklemesi gerekir, çünkü amaç kişiyi şifalandırmak ve hayatını kolaylaştırmaktır, siz amaca hizmet ediyorsanız, bu amaca hizmet eden kişileri de desteklersiniz. Peki nedir bu öfke?
Basit.
Bu kişiler uzun ve zorlu bir eğitimden geçerek, çeşitli cefaları çekerek belli bir konuma gelmişlerdir, kişisel gelişim öğretmenlerinin bir çoğunun ise bu cefayı çekmeden iki üç kitap ile bu işe başladığını zannederek ve kendileri kadar kitleleri yönlendirebildiklerini gördüklerinde, bu duruma öfkelenirler ve hatta kendi mesleklerine "tehdit" olarak görürler. Bu yine kişisel gelişim öğretmenleri ile ilgili bir durum değildir, bu kişi kendi çektiği zorluklara karşı öfkelenmekte ve neden kendi hayatının da "gördüğü" kadar kolay olmadığını sorgulamaktadır "geçerli sebepleri" ise, kişisel gelişim öğretmenlerinin "bilim" tarafından kanıtlanmamış metot ve usuller ile kişinin ruhsal sağlığını tehlikeye attığıdır.
Esasında, bu bir bahanedir, çünkü dışarıda, kişisel gelişim öğretmenlerinden, yaşam koçlarından faydalanarak hayatını değiştiren ve mutlu bir hayat sürdürmeyi başaran bir sürü insan bulunmaktadır. Aynı şekilde bu öğretmenlerden faydalanamayan insanlar da mevcuttur, ama benzer şekilde tıp ve bilim dünyasından faydalanamayan da bir sürü insan mevcuttur. Dolayısıyla, konu meslek değil, eğitmen, danışman veya doktorun kendisi ile ve ona başvuran kişi ile ilgilidir, ve birinin yanlış diğerinin doğru olduğunu söylemek ise mümkün değildir.
Bu nedenle, kendinizi belli bir kişi veya durumla ilgili olarak öfkelenirken buluyorsanız, bu öfkeyi de "geçerli bir sebebe" bağlıyorsanız, bir dakika durun ve kontrol edin, "öfkelendiğim durum, bende olmayan ve olmasını istediğim ve elde edemediğim bir durum mu?"
Çoğu zaman böyle olduğunu göreceksiniz, öfkenizi ve kıskançlığınızı yok etmek için kullanmayın, esasında bu duygular, sizin esas isteklerinizin bir çağrısıdır. Başkalarının başarısızlığını, düşüşlerini kovalamayın, siz de o duruma yükselmeye bakın.
Yok etmeyin, yaratın.
Sevgilerimle
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Geleceği Bilmenin Sırrı
Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil. Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*, Geleceği ...

-
Herkese merhabalar, Sizlerden Reiki Eğitimi ile ilgili birçok soru alıyorum, umuyorum ki bu yazımda, bu sorularınızın bir ç...
-
Herşeyin çözümü sevgide… Sevgi herşeyi fetheder.. Sevgi içimizde.. Bu sözler, kişisel gelişim denince ilk akla gel...
-
Rezonans kanunu; en basit anlatımıyla, birbirine benzeyen frekansların birbirine uyumlanması ve birbirini çekmesi olarak tanımlanabilir...