Herkese merhaba,
Bu yazıma geçmeden önce, bir Astrolog veya Astrofizik uzmanı olmadığımı, bu alanda profesyonel bir eğitimim olmadığını ancak kendi alanımla kesiştiği noktalar olması sebebiyle, Astroloji ve Astrofizik dalları, daha doğrusu manyetik alanların birbirleri üzerindeki etkilerinin inceleme alanım dahilinde olduğunu belirtmek isterim.
Yıllardır, gezegenlerin hareketlerinin Dünya'nın yer hareketleri, kişiler ve düzenler üzerinde bir etkisi olup olmadığı tartışılmakta, ve bilim adamları bu konuda bir görüş birliğine varmış veya net bir cevaba ulaşmış görünmemekte. Ülkemizde de, özellikle 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini takiben, 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen güneş tutulması nedeniyle gökyüzünde haç şeklini oluşturan gezegen pozisyonlarının söz konusu yer hareketini tetikleyip tetiklemediği günlerce tartışılmış ve netice olarak böyle bir şeyin bilimsel olarak gerçekleşemeyeceği yönünde bilgilendirilmiştik.
Her ne kadar bilimsel görüşleri benimsemek yönünde bir tutumum olsa da, ben bu açıklamayı, tarihte gerçekleşen gök hareketlerini takip eden onlarca olayın tesadüf denemeyecek şekilde gerçekleşmesi, bu yönde yapılan tahminlerin tutarlı olması ve gerçekleşmesi sebebiyle, yüzde yüz olarak kabul etmemekteyim.
Biraz mantık yürütmeniz için astronot veya astrolog olmanıza gerek yok, hepimize henüz daha ilkokulda öğretildiği şekilde Ay'ın dünya suları üzerinde yarattığı gel-git etkisini hepimiz biliyoruz.
Gel-git etkisinin nedeni şudur: Bir gök cisminin, başka bir gök cismine uyguladığı kütle çekimi neticesinde meydana gelen şekil bozulmaları..
Kısacası, bir gök cismi olan Ay, başka bir gök cismi olan Dünya üzerinde "fiziksel olarak" etkiye sahiptir. Ay'ın hareketlerinin doğayı etkilerken insanları etkilemediğini öne süren görüş ise fikrimce tamamen bir mantık hatasıdır. Dünyayı etkileyen Ay'ın, Dünya üzerinde yaşayan ve vücudunun %60- %70'i sudan oluşan insanları hiçbir şekilde etkilememesi tüm fizik ve mantık kurallarına aykırıdır.
Tüm canlı ve cansız nesnelerin kütle çekime tabi olduğu düşünülecek olursa, ve yine tüm canlı ve cansız nesnelerin kendine ait bir manyetik alanı olduğunu bildiğimize göre bu alanların kütle çekimden hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini ifade etmek de yine hiçbir bilimsel anlayışa sığmamaktadır. Evet, etkileme oranları hakkında belirli bir iddiamız henüz yok, bu görüşü kabul eden bilim adamları da gerçekten de böyle bir etkinin mikro düzeyde olsa dahi var olduğunu savunmaktadırlar.
Gelelim Güneş etkisine, Güneş'in Dünya üzerindeki etkilerinden yine hepimizin bilebileceği bir etkiden bahsetmek isterim: Solar Patlamalar. Solar Patlamaların ise etkileri şu şekildedir:
"Uzun mesafeler arasında kullanılan haberleşme sistemlerinin büyük çoğunluğu radyo sinyallerini yansıtmak için iyonosferi kullanmaktadır. Radyo haberleşmeleri iyonosferde meydana gelen fırtınalardan bütün enlemlerde etkilenmektedir. Böyle bir durumda radyo frekanslarının bir bölümü iyonosferde soğurulmakta diğer bir bölümü de yansımaktadır. Bunun sonucunda radyo sinyalleri hiç beklenmedik doğrultularda yayılmakta veya şiddetleri hızlı bir biçimde bir azalıp bir artmaktadır. Bu olaylara neden olan güneş aktivitesinden en çok etkilenen gruplar kıtalar arası radyo yayını yapan radyolar, kıyı ile haberleşen gemiler, havaalanları ile haberleşen uçaklar ve amatör radyocular ve uydu operatörleridir. Askeri erken uyarı sistemleri de güneş aktivitesinden etkilenmektedir. Uzun mesafeli füzelerin fırlatılıp yönlendirilmesinde kullanılan radarlarda da iyonosferden yararlanılmaktadır. Magnetik fırtınalar sırasında ortaya çıkan parazitten bu sistemler çok etkilenmektedir. Denizaltıların magnetik özelliklerini algılayarak bunların yerlerini belirleyen sistemler vardır. Denizaltılardan gelen bu sinyallerin algılanması de jeomagnetik fırtınalar sırasında bozulmaktadır." http://www.eclipse2006.boun.edu.tr/eclipse99/Turpage/gunes.html
Kısacası Güneş'in de Ay gibi Dünya'nın manyetik alanı üzerinde fiziksel etkileri bulunur.
Bu gök cisimlerinin o ya da bu şekilde Dünya'nın manyetik alanlarına ve doğa unsurlarına etkisi olduğunu görebiliyoruz. Peki diğer gök cisimlerinin belirli pozisyonlarda Dünya'nın manyetik alanı üzerinde hiçbir etkisi olmadığını savunmak sizce de biraz mantıksız değil mi?
Bazı bilim adamları, bu gök cisimlerinin özellikle Dünya'nın yer hareketlerini etkileyecek kuvvette bir etkiye sahip olmadığını belirtiyor.
Son zamanlarda ise, aksi görüşe sahip bilim adamları Ay'ın Dünya'nın sismik hareketleri üzerinde, özellikle de belirli fay hatları üzerinde belirli bir miktar etkiye sahip olduğunu ise kabul etmiş durumda. 2016 senesinde Şili, Kaliforniya ve Japonya'da gerçekleşen depremler incelenmiş, 5 ve üzerinde kuvvette gerçekleşen depremlerin ise, daha ziyade yeni ay ve dolunay dönemlerinde gerçekleştiği ve okyanus tabanında kütle çekimin etkisi nedeniyle büzüşüp genişlediğini bu hareketin neticesinde de belirli miktar enerjinin açığa çıkabildiğini (deprem) belirtmişlerdir.
Güneş tutulması esnasında ise Dünya üzerindeki kütle çekim etkisinin arttığı bilinmektedir. Bu etkinin oluştuğu konusunda tüm bilim dünyası hemfikir olmakla beraber, bu etkinin fiziksel bir sonuca dönüşemeyecek kadar "önemsiz" bir kuvvette olduğu savunulmaktadır.
Popular Science tarafından yayınlanan bir makalede ise, son yüzyılda olan depremlerde, güneş tutulma günlerinin 6 gün öncesi ile 6 gün sonrası incelendiğinde güneş tutulması ile deprem uyuşumunun yüzde 45 olduğunu, bunun 15 gün öncesi ile sonrasına genişletildiğinde uyuşumun yüzde 60’ı geçtiğini belirtilmiştir.
Uzman Astrolog Efe Erten'in ilminucum.blogspot.com.tr adresli blog sayfasında 13 Temmuz 2017 tarihli "21 Ağustos 2017 Güneş Tutulmasının Etkileri" başlıklı yazısında, bu olayların her biri listelenmiştir, incelemenizi tavsiye ederim.
11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen ve ülkemizden izlenebilen güneş tutulmasını takiben, 1 hafta içerisinde büyük bir deprem beklediğimi ifade etmiş, o zamanlar yaşımın ufaklığı sebebiyle pek ciddiye alınmamıştım =) Bu sandığınız gibi altıncı hissime dayalı bir tahmin değildi, yukarıda da açıkladığım nedenlerle bugün benim gibi düşünen birçok astrolog, kişisel gelişimci ve bazı bilim adamları bulunmakta, kısacası yukarıda yazdığım etki-tepki senaryosu çerçevesinde Dünyanın gök olaylarından etkilenmesi benim adıma son derece normal ve mantıklı bir gelişmeydi.
Bu yazılanlardan, felaket tellallığı yaptığımı veya, bir tahminde bulunduğumu düşünmenizi istemem. Zira bahsettiğim şekilde doğa olaylarının oluşmasının tek sebebi, şu an için etkisi "önemsiz" olarak kabul edilen gök cisimlerinin Dünya üzerindeki kütle çekim etkisi değildir, bu önerme de oldukça mantıksızdır. Ancak Dünya'da yer alan ve halühazırda enerji sıkışması yaşayan fay hatlarında "yakın" zamanda her halükarda deprem olacağı fiziksel ve bilimsel bir gerçekliktir, zira sıkışan enerji mutlaka açığa çıkacaktır. Başka bir ifade ile, Güneş ve Ay etkisini tamamen devreden çıkarsak dahi, sıkışan enerji yine yer kabuğunda sarsıntıya yol açacaktır. Depremlerin olacağını "tahmin" etmekten öte, hepimiz zaten biliyoruz ve bilmeliyiz.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “Bütün bilim adamları aslında şunu kabul etmiş durumda: Marmara’da yakın bir gelecekte tarih veremiyoruz ama 7’nin üzerinde deprem olacağı açık. Bu tek parçalı bir kırık olabilir iki ya da üç parçalı kırık olabilir ama Marmara’da bir deprem olacağı gerçeğini hiçbir zaman değiştirmez” şeklinde yakın zamanda bir açıklama yapmıştır.
Dolayısıyla, son günlerde yapılan deprem tahminleri, tahminden öte bilimsel bir gerçekliktir.
Burada herkesin hemfikir olabileceğini düşündüğüm nokta ise şudur: Halühazırda zaten enerji sıkışması yaşanan fay hatlarına dışarıdan gelecek ufacık bir etki (tutulmalar gibi), bu enerjinin açığa çıkmasına neden olabilir ancak bu durum bir kesinlik teşkil etmez ve kesin olarak henüz kanıtlanmamıştır, dünya üzerinde yaşanan olaylar bu ilişkinin varlığına ciddi şekilde işaret etse de, bilim dünyası herhangi bir olguyu %100 ve istikrarlı bir şekilde kanıtlamadığı veya reddetmediği sürece böyle bir ilişkinin varlığı veya yokluğu hakkında kesin ve net yargılara kapılmamalıyız.
Hal böyle olunca, hepimizin, zaten gerçekleşeceğini bildiğimiz depremlere karşı alınacak önlemlere dair bilgi dağarcığını güncellemesi oldukça faydalı olacaktır.
Doğa olayları her yerde her an her saniye meydana gelmektedir, bu olayların bir kısmının şu an için önüne geçmek gibi bir teknolojimiz bulunmamakta ancak bu olaylara karşı önlem almak konusunda seçim bizlere aittir.
Unutmayın, korku, korktuğunuzu başınıza getirir, dolayısıyla, bu gibi olasılıklardan korkmak sadece kendinizi "tehlikeye yönlendirmenize/çekilmenize" neden olur, anlamsızdır, enerji israfıdır ve sonuçları olumsuzdur.
Bu nedenle, son derece metin ve rahat olarak, güvende olduğunuzu bilerek, tekrarlayarak, hissederek, enerjinizi yüksek tutarak, tehlike alanlarından "enerjisel" ve "zihinsel" olarak uzak durarak, ilaveten deprem konusundaki bilgilerinizi tazeleyerek ruhsal ve fiziksel hazırlıklarınızı tamamlayabilir ve olağan yaşantınıza devam edebilirsiniz.
Sevgilerimle,
Not: Reiki ve Enerji Terapisi hakkında sorularınız ve randevu talepleriniz için bana fitsoulfitmind@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder