16 Ekim 2015 Cuma

Okunmuş Su Deneyi de Neymiş?





Bugün sizlere yaydığınız titreşimlerin kendinize ve dış dünyaya etkisine dair bir deneyden bahsetmek istiyorum, hep söylediğim gibi, çekim yasası ve evrenin yasalarını bilinçli kullanmak öncelikle bu yasaları anlamak ve daha da önemlisi varlığına herhangi bir şüphe duymadan inanmakla başlar.

Şüphe enerjisi, kendi gücünüzü yadsımanız anlamına gelir, bu doğrultuda da evrenden dilediğiniz her ne ise, gerçekleşmeme ihtimaline dair hissettiğiniz duygu, istediğiniz olayların tam da düşündüğünüz gibi bir kısmının gerçekleşmesine, bir kısmının gerçekleşmemesine, çoğu zaman da çok daha hızlı gerçekleşebilecek olayların gecikmesine yol açar.

Japon yazar- araştırmacı ve Alternatif Tıp Dalında Hindistan’da doktorasını yaparak su üzerinde uzun yıllar araştırmalarını devam ettirmiş Masaru Emoto, 1999 yılında, insan bilincinin suyun moleküler yapısı üzerinde etkisi olduğunu iddia etmiş ve bu doğrultuda su üzerinde çeşitli deneyler gerçekleştirmiştir. Dünyada büyük ses uyandıran ve doğruluğu yıllardır araştırılan su testi ise şu şekilde gerçekleştirilmiştir.

Emoto, test için şehirlerin yakınlarındaki suları, musluk suyunu kullanmamış ve dış etkenlere maruz kalmayan doğada bulunan ve saflaştırılmış suları kullanmıştır.  Bunun amacı, hiç bir etkene maruz kalmamış saf suyun ilk defa Emoto tarafından etkileşime sokulacak olması nedeniyle sonuçların daha net görülebilmesidir.

Emoto, “teşekkürler”, “seni seviyorum”, “ seni öldüreceğim”, “sevgi”, “huzur” “aptal”, “senden nefret ediyorum” gibi yüksek ve düşük titreşim barındıran sözcükleri kağıda yazdırarak su dolu kaplara yapıştırmış ve 30 gün boyunca gözlemlemiştir; daha sonra bu suların moleküler yapılarını incelemek için fotoğraf çekme özelliği olan bir mikroskop ile suların moleküler yapılarını incelemiştir. İncelemenin neticesinde yüksek titreşimli sözcük ve cümleler ile etkileşime giren suların kristal yapılarının düzgün ve moleküllerinin birbirine yakın şekilde dizildikleri gözlemlenirken, düşük titreşimli sözcüklere maruz kalan suların kristal yapılarının bozuk ve moleküllerin birbirinden uzak olarak dizildikleri tespit edilmiştir.

Daha ilginç olan kısım ise, halühazırda kristal yapısı bozulmuş olan kirli suya Budist bir rahip tarafından 1 saat boyunca güzel sözler içeren bir dua okutulmuş olup, 1 saatin sonunda suyun moleküler yapısının saf suyunkine benzer şekilde yeniden düzenlendiklerinin tespit edilmesidir.

Bilim adamları, bu deneyin bilimsel yöntemlerle yapılmadığını savunmuşlar ve dolayısıyla sonuçlarının bilimsellikten uzak olduğunu iddia etmişler ancak deneyin doğru olmadığını da kanıtlayamamışlardır!

 Bu netice çok doğaldır, zira, bahsi geçen deney sadece ve sadece insan ve su arasındaki “titreşimsel alışverişi” yansıtacak şekilde düzenlenmiş olup, şüphesiz ki, herhangi bir duygu titreşimi barındırmayan/ şüphe titreşimlerini içeren bir ortamda bu deneyi tekrarlamak ve aynı sonucu elde etmek mümkün değildir! Ancak, 2014 senesinde söz konusu deney bilimsel kontrollerle 2000 kişilik bir grubun kollektif olarak sulara titreşimlerini göndermeleri suretiyle tekrarlanmış, ve Emoto’nun deneyi bu defa kanıtlanmıştır.(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16979104)

Bu deney, ev ortamlarında da bir çok kişi tarafından tekrarlanmış, kimi benzer sonuçlar elde ederken kimi elde edememiştir. Aynı deney sadece sözcüklerle değil, resim ve müzikle de tekrarlanmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir.



Buradaki en önemli ve bugüne dek hiç bir eleştirel makalede bahsedilmemiş olan nokta şudur; su üzerinde herhangi bir etkinin görülmesi, su ile etkileşime giren düşüncenin şüpheden ari ve pür odakla yönlendirilmiş olmasıdır. Bahsi geçmeyen diğer bir nokta ise şudur; kağıt üzerine yazılmış sözcüklerin yüksek veya düşük titreşimli olması farketmeksizin, sözcükler su üzerinde belirli bir süre sonra etkilerini göstermiştir, ancak Budist rahibin suyun kristal yapısı üzerindeki etkisi 1 saat içerisinde gözlemlenebilmiştir.

Bunun nedeni çok açıktır; Budistler düşüncenin gücüne inanırlar ve; zihin, beden ve ruhları üzerinde disiplinle çalışırlar. Bu çalışmaları esnasında da varlıkları üzerindeki güçlerini de bir an olsun yadsımazlar. Diğer yandan,  kağıdın üzerine yazılmış sözcüklerin kendilerine atfedilmiş anlamları örneğin “seni seviyorum” gibi bir cümlenin titreşimleri belirli bir grubun bu sözcüğe verdiği güzel anlam nedeniyle bir seviyede yüksektir, ancak aktif olarak okunan ve suya doğru yönlendirilen dua nitelikli olumlamalar çok daha kuvvetli titreşimlere sahiptir.

Kısacası, bahsi geçen deneyin sonuçları, sonuçların ne kadar süre içerisinde görülebileceği gibi unsurlar “değişkendir”. Çünkü deneyin parçası olan kişiler, inançları ve deneyde kullanılan araçların titreşimsel kuvveti de değişkenlik göstermektedir. Söz konusu deneyin bilim tarafından tam olarak kabul edilememesi ve aynı şekilde reddedilemesinin sebebi budur. Aslında toplumuzda "nefesi kuvvetli" diye tabir edilen kimselerin de tek farkı, kendilerine ve yaratıcılarına olan güven ve inançlarından ileri gelmektedir.

Evrensel yasalar da aynen bu prensibe uygun olarak hayatınızda tezahür etmektedir.  Bu yasaları bilinçli olarak kullanan kişilerin hayatları daha düzenliyken, akışın farkında olmayan kişilerin hayatları ise daha gelişigüzel bir süreçte ilerlemekte, kimi insanlar, çekim yasası ile mucizelere tanık olduğunu anlatırken, kimi ise bu yasalar var mı yok mu emin olamamaktadır. Her iki görüş de gerçeğin ta kendisidir, zira iç dünyanızda neye inanırsanız, dış dünyanızda da onu gözlemlersiniz.

Bütün bunlar bir yana, insanın su üzerindeki etkisi bu kadar kuvvetli olabilirken, insan vücudunun yaklaşık %60’nın su olduğunu da hatırlatmak isterim =) Ayrıca biz reiki uygulayıcıları da, en eski çağlardan beri her toplum ve kültürde de uygulanan yemeği ve suyu “kutsama”, dua okuma, olumlu enerji gönderme gibi çalışmaları sıklıkla uygulamaktayız. Sizlere de bu vesile ile denemenizi öneririm.


Sevgilerimle

1 yorum:

  1. İnsan vücudunun yüzde 70'nin su olduğu düşünülecek olursa, kendi vücudumuzu düşünce ve pozitif-negatif titreşimlerimizle ne kadar etki ettiğimizi düşünmek çok korkutucu.

    YanıtlaSil

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...