13 Temmuz 2017 Perşembe

Büyüklere Açık Mektup - Bu Kadar Markacı Olmayın




Artık bazılarınızın bildiği gibi ben Hukuk Fakültesini bitirmiş ve 10 sene boyunca aktif olarak avukatlık yapmış biriyim, aşağıda yazdığım nedenlerle avukatlık mesleğini bırakarak, çatışma çözümü (lisanslı arabuluculuk) ve 14 yaşından beri eğitim aldığım kişisel gelişim alanında hizmet vermeye devam ediyorum.

Ben neden mi avukatlığı bıraktım? En çok bu soruyu alıyorum, bu sorunun cevabını çok ama çok detaylı olarak zaten yazmakta olduğum kitabımda bulacaksınız. Sürprizleri bozmaksızın, yine de ben nedenini kısaca açıklayayım. 

Türkiye'de hukuk, adaleti tecelli ettirmek üzerine kurulu bir sistem olarak işlemiyor, tam tersi, günümüzde Hukuk her türlü adaletsizlik, psikolojik ve fiziksel şiddeti en profesyonel şekilde tecelli ettirmek üzere kullanılan bir sistem, avukatlar ise bu işi gören aracılar.

"Etkin" Avukatlık ile tehdit, rüşvet, psikolojik ve kimi zaman fiziksel şiddet iç içe, bunlardan birini bir gün yapamadığınız veya size yapıldığında göğüs geremediğiniz takdirde, "etkin" bir hukukçu Türkiye'de (ve belki de dünyada) maalesef olamazsınız.

Ağza alınmayacak, ancak filmlere konu olacak çirkinlikte olayların bizzat avukat elinden avukata, ve diğer insanlara yapıldığını gözlerimle gördüm.

Burada yazsam, "yok artık" diyeceğiniz türde "sözde" Türkiye'nin önde gelen kanun adamlarının ve kadınlarının elinden çıkan haysiyetsizlikler ile karşılaştım ve şahit oldum. 

Günlerden bir gün yaşadığım bir olaya büyüklerim de şahit oldu, bana bir görüşme esnasında söylenenleri duydular; ağızları açık kaldı ve ilk defa bana bu büyüklerim "kızım kendini bu işe bulaştırma" dediler. Büyüklerime "endişe etmeyin, bizim meslekte hep olan şeyler vs." dediysem de, rahatlatamadım. 

Benim inanılmaz idealist, otoriter, dominant ve avukatlığı bırakmamı hiçbir zaman onaylamayan bu büyüklerim, o güne dek anlatılanların ya gerçek olduğuna inanmamış ya da abartıldığını düşünmüştü belli ki...gençlik şımarıklığına vermişlerdi belki de.. her büyüğün düştüğü "hatalar" bunlar işte. 

Oysa gerçek şudur; bir de 33 yaşına yaklaşan erişkin bir genç olan benden dinleyin....

1. Dünyanın herhangi bir yerinde o hep bahsedilen ütopik paraları kazanan avukatlardan, veya herhangi başka bir meslek sahibi olan insanlardan olmak istiyorsanız, ya ilgili meslek dalında çevreniz, hatta "arkanız", ya çok paranız, ya da ilgili dalla ilgili bir "dahi" veya "özel bir insan" olmanız gerekir. 

Kimse kendisine dayatılan/empoze edilen bir dalda, kısacası gönülden sevmediği bir dalda, fazla fazla mesai yaparak, gönülden çalışarak "dahilik" mertebesine ulaşamayacağına göre, yeterli "arkası" veya "parası" olmayan bir genci belirli bir mesleği yapması için zorladığınızda o kişi, sadece kendisinden beklenildiği ölçü ve standartlarda ve sadece para kazanmak için o işi yapar. 

Böyle bir durumda ne olur?

1. Yeterli arkası veya parası olmayan gencin kendisine vaad edildiği şekilde ilgili meslekten büyük paralar kazanması için o meslek dalı ile ilgili özel bir yeteneği olması gereklidir. 

2. Özel yetenekler ancak kişinin çok sevdiği ve eğilimi olduğu alanlarda kendini belli eder.

3. Söz konusu gence ilgili "arkayı" ve "parayı" sağlayamadığınız takdirde, söz konusu kişi büyük hayal ve vaadlerle girdiği ilgili meslek alanında standart bir gelir elde ederve bahsettiğim psikolojik baskılara göğüs geremez, zamanla tükenir, sağlığından, karakterinden ve mutluluğundan olur, kaldı ki aynı işi gerçekten severek yapan bir insan, mutlaka ama mutlaka bu kişilerin zaman içerisinde önüne geçer. Bahsettiğim "ütopik" noktalara herhangi bir meslekte gelebilmek için cesaret, motivasyon, irade, disiplin, enerji ve isteğinizin olması gereklidir, hiçbir genç hatta hiçbir insan kendisine zorla dayatılan veya empoze edilen bir meslekle ilişkili olarak bu duyguları üretemez! Bu duyguların üretilemediği ortamda, zenginlik, başarı, mutluluk gibi bir realitenin oluşması ne mantığa sığar, ne çekim yasasına, ne kuantum fiziğine, ne psikolojiye ne de matematiğe!

4. Sonuç mutsuz, başarısız - mutsuz, ortalama gençler.

Ailelerin çocukları için amacı nedir?

Tüm aileler, tüm iyi niyetleri ile çocuklarının kendilerinden de başarılı, mutlu, sağlıklı, huzurlu ve maddi güvencesini temin etmiş bireyler olmalarını diler.

Sizce yukarıdaki senaryoda bu mümkün mü? 

Tablomuza geri dönelim, ne dedik, özel yetenekler ancak kişinin çok sevdiği ve eğilimi olduğu alanlarda kendini belli eder.

Kişi çok sevdiği ve eğilimi olduğu alanda fazla fazla çalışırken, bundan keyif alır, iş gibi görmez, sonuç olarak yaptığı iş çaycılık dahi olsa bir fark yaratır ve esasında sizin onun doktorluk, mühendislik, avukatlık gibi "marka" mesleklerden edinebileceğini düşündüğünüz parayı saygınlığı ve unvanı kişi kendi sevdiği iş kanalı ile elde eder.

Kafalarınızdaki örümcek ağlarını temizlemenin vakti gelmedi mi?

Herşeyden önce, birçok akranımla da paylaştığımız şekilde, sizin piyasanız ile gençlerin girdiği piyasaların koşulları AYNI DEĞİL, Dünya değişti, koşullar farklılaştı, sizin oturmuş mesleğiniz ve çevreniz ile bir gencin sıfırdan başlayarak o basamakları aynı şekilde ve aynı hızda çıkması mümkün değil.

Gençler şımarık mı?

Bu durumu bu gençler "şımarıklaştı, "tembelleşti" diyerek tanımlamak istediğinizi biliyoruz, bir de bu durum ile ilgili olarak "ev genci" diye bir tabir çıkarılmış bir takım uzmanlar tarafından, sağda solda görüyor okuyorum, bu uzmanları tanımak isterdim, zira kendilerinin genç olmadığına adım gibi eminim.  

Sevgili uzmanlar, gençler tembelleşmedi, siz değişen Dünyanın koşullarının farkında değilsiniz ve beklentileriniz bugünün koşulları ile uyuşmuyor. 

Bu insanlar sevdikleri meslekleri yaparlarsa bahsettiğim zorluklara seve seve katlanıyorlar, ancak sizin ideallerinizdeki meslek veya aile mesleği vs. gibi dayatma iş kolları ile sizin hayallerinizdeki "başarı" ve "paranın" kazanılması bir ütopya. Kusura bakmayın ama her yeni nesil bir öncekinden daha zeki, bunu öngörüyorlar! Bu nedenle ailesinin desteğini alamayacağını düşünen ya da bilen genç ya hiç çalışmak istemiyor ya da biraz eli para tutunca kendisi yolunu değiştiriyor. 

Tembel insan yoktur, motivasyonunu ateşleyecek bir "amaç" bulamamış insan vardır!

Bugün artık çatışma çözümü ve kişisel gelişim üzerine çalışıyorum, 25-35 yaş arası gençlerin ortak probleminden bahsediyorum. Kendilerine 17 yaşlarında büyükleri tarafından dayatılmış veya kendi çocukluk akıllarıyla seçmiş oldukları "marka" meslekleri sevmiyorlar, dayanamıyorlar, yapamıyorlar, insanlıklarını ve yaşamayı, mutluluk ve sağlıklarını paradan ve maddiyattan üstün tutuyorlar, bu nedenle gençlik mantaliteleri ile seçtikleri mesleklerini bırakmak istiyorlar ama destek yerine aile baskısı ile karşılaşıyorlar.  Aileleri ve mutlulukları arasında kalan bu gençler, özellikle kızlar makul olmayan yollara başvuruyorlar.. Nasıl mı?

Magazin Gençlere Kötü Örnek Oluyor Mu?

Yazılarımda ara sıra magazinsel konuları da irdelerim, örneğin bir "Şeyma Subaşı" arketipi, son günlerde oldukça popüler. Şeyma genç kızlara yanlış mı örnek oluyordan tutun, daha ne ne eleştiriler, bunları duymuşsunuzdur. 

"Şeyma" arketipinin temsil ettiği (yansıttığı) hayat mutluluk, neşe, keyif, üzerine. Bunu görmemek için kör olmanız gerekir. "Bu duyguları yaşamak istemiyorum" diyen herkes yalan söylemektedir. İşte gençlerin bu arketipleri bu kadar takip etmesinin sebebi, bu arketipin herkesin ama herkesin yaşamak istediği duyguları ve hayatı temsil etmesinden ileri geliyor. Şeyma Hanım'a ne mutlu ki, kendisi dilediği hayatı yaratmış ve bundan memnun, kimseye de laf etmek düşmez, bu kadının Türkiye devleti sınırları içinde yaşayan genç kızların yetiştirilmesine yönelik olarak herhangi bir sorumluluğu yok, iddiası da yok. Bu sorumluluk ve iddia ailelere ait olmalıdır!

Peki hal böyleyken, sizin ona sunduğunuz senaryoda bu duyguları ve hayatı deneyimleyemeyeceği aşikar olan gençten hangi dayanakla "istekli", "çalışkan" veya "dirayetli" olmasını bekliyorsunuz?

Herkesin ulaşmak istediği nihai duygular Şeyma arketipinin temsil ettiği duygulardır dedik, gençler ise kendilerine sunulan senaryoda bunun mümkün olamayacağını bilerek, başka yollara yöneliyorlar. Özellikle kızlarımıza meslek alanında verilmeyen aile desteği, bu kızlarımızın maksimum 3-5 sene çalıştıktan sonra eşleri aracılığıyla bu hayatı edinebilecekleri algısını yaratıyor ve bu kızlar nefret ettikleri işlerden kaçış olarak "kocalarını" görüyorlar, ve buyurun size yanlış evlilikler ve ilişkiler! 

Oysa ki, kimse ama kimse bu arketiplerin gerçekten zihnini, davranış modellerini, duygularını bilmiyor, tamamen doğal olarak gelişmiş bir sürecin sonucu olarak Şeyma ve benzerleri bu hayatı elde etmiş olabilir, ancak bu düşünülmeksizin, bu sürecin bir "strateji", bir "metot" olarak takip edilirse aynı mutlu sonuca varacağı gibi bir algı kızların zihinlerinde yer etmiş, herkes o kadar emin ki bu arketiplerin tamamen yıllar boyunca yaptıkları strateji sonucunda bu hayata eriştiğine..  İşte tam da bu nedenle bir sürü yanlış ve mutsuz evlilik yapılıyor birçoğu mutluluk ve zenginlik değil, hüsran ve boşanma ile sonuçlanıyor, Şeyma'nın da aynı şekilde hüsrana uğrayacağına kesin gözüyle bakılıyor hatta "bekleniyor". Arkadaşlar bizler bu insanları yakından tanımıyoruz, zihinlerini okuyamıyoruz, süreçlerinin içinde yer almıyor, hayallerimizde yarattığımız imgelere hayranlık duyuyor ve/veya hakaret ediyoruz. 

Hiçbir insan hayatı boyunca strateji uygulayarak yine hayatı boyunca mutlu, huzurlu, zengin ve başarılı olamaz, hiçbir kitabın hiçbir kuralına, hiçbir matematiğe uymaz bu düşünce! 

Biz aileler olarak çocuklarımıza bunu anlatmak yerine, takip ettikleri hayranlık duydukları imgelere hakaret ediyoruz, yargılıyoruz. Şunu bilin ki hiçbir genç, özellikle yeni nesil, yargılanmaktan hoşlanmaz, hoşlandığı şeylerin yargılanmasından da hoşlanmaz. Yolu bu değil!

Kısacası bu gibi çalışmaksızın zenginlik içerisinde yaşayan arketipler kimseye kötü örnek olmuyor, bizler çocuklarımıza bu hayatı kendi elleri ve çabaları ile yaratmaları hususunda doğru düzgün destek olamıyoruz, genç zihin kendi eli ile bu hayatı yaratamayacağına inanıyor, bu alanda ailesinden teşvik ve destek de görmüyor ve netice olarak başka ellere "muhtaç" olmayı, başka "metotları" uygulamayı kabul ediyor, kısacası bir "kaçış planını" devreye sokuyor, bu şekilde ne ailesi, ne de mesleği arasında bir seçim yapmak zorunda kalmıyor.

Oysa ki bugün bizler gençlerimizi eğilimli oldukları alanlara yönlendirsek, teşvik etsek, içlerindeki dahiyi çıkarmaları için uygun platformları ve açık görüşü onlara sunabilsek, bugün kimse dilediği hayatı yaratmak üzere bir erkek veya bir kadını kaynak olarak görmez, bir kaçış planını devreye sokmaz, çünkü kendisinin kaynak olduğunu bilir, görür ve en önemlisi de deneyimler. Buyurun size gerçekten sevgi birliğine dayalı, hiçbir çıkar ilişkisi olmayan düzgün ilişkiler ve mutlu bir hayat!

Dolayısıyla, hayatınızda, ekranda ve sosyal medyada gördüğünüz karakterlere hakaret etmektense, bu karakterlerin insanların içindeki hangi "açlık" duygularını tatmin ettiğini bularak bu açlıklarını doyurmak için çaba göstermek çok daha mantıklı ve faydalı bir yaklaşım olacaktır, ve bu açlık, yasaklarla, dayatmalarla, zorlamalarla, aile kaynağını kesmekle, tehdit etmelerle, sansürle, tatmin ve temin edilecek gibi değildir!

Tam tersi, onaylamadığınız bir imgeye çocuğunuz hayranlık duyuyorsa bilin ki o imge çocuğunuzun içinde bir şeyleri harekete geçiriyor, o kişiyi sansürlemek yerine siz de takip edin, anlayın, konuşun, ne istiyor, neye özeniyor dinleyin! Bu bir fırsattır, değerlendirin! 

Ben size şimdiden söyleyeyim, gençler severek neşe ile, huzur ile keyif ile para kazanmak istiyorlar ama bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar!!!

Peki Ne Yapmalı?

1. 17 yaşında da olsa, evlatlarınıza ne yapmak istediğini sorun, bu sorumluluğu verin, sefasını da cefasını da o çeksin, belki ilgilendiği "çaycılık" alanında bir dahi olacak ne biliyorsunuz? Bildiğiniz bir şey var o da sevmediği bir meslekte asla mutlu, başarılı ve zengin olamayacağıdır. 

2. Bu kadar doktorcu, mühendisçi, avukatçı kısacası markacı, unvancı olmayın.  Yıl 2017, bu unvanların artık bir değeri yok, zamanında her nasıl ki "devlet memuru" olmak çok önemli bir vasıftı, bu vasıfların seneler geçtikçe değerini yitirdiğini farkedin, vizyoner olun. 

3. Bencil olmayın, evlatlarınız oyuncak bebekleriniz değil, bu kişileri sizin kişisel hayallerinizi gerçekleştirsin, sizin hayalinizdeki kişilerle evlenip, kişisel tercihlerini sizinle aynı doğrultuda seçsin diye doğurmadınız.

4. Evlatlarınıza manen destek olmak onları koşulsuz sevmek ve bu sevgiyi ifade etmek ebeveyn olarak en önemli belki de tek görevinizdir. Onları seçim yapmaya zorlamayın, seçim yapmak istemeyen genç, mutlaka bir "kaçış planı" tasarlayacak ve devreye sokacaktır. Bu kaçış planı uzun vadede hem kendisinin hem de sizin daha da üzülmesine yol açabilir. 

Ben şanslıyım zira hem dik kafalıyım hem de ailem bana dirense de=) açık görüşlü, ama bu problemlerle uğraşmaktan fiziksel ve akıl sağlığı elden giden güzel beyinler tanıyorum.

Kendi aranızda değil, gençlerle konuşun, kaynaşın, bi' itiraz etmeden dinleyin, gençler sizlere göre çok ama çok daha açık görüşlü ve bu değişmeyecek, hatta artacak, bir önceki nesil sonraki gelenle iletişim kurmak istiyorsa genç zihne adaptasyonunu sağlamak zorunda! 

Bakın özellikle kadınlar, huzur, mutluluk ve keyiflerini maddiyatın üzerine koymaya daha yatkın kişilerdir, bu kişilere "üretmek" yönünde bir destek verilmediği takdirde bu kişiler sizin baskılarınıza boyun eğip, sizin yönlendirdiğiniz meslekte zorla devam etmektense, gidip ilk buldukları para sahibi eşle evlenmeye çalışacaklardır, veya başka bir planı devreye sokacaklardır,  bu onların "kaçış planıdır". Bugün olan da tam olarak budur.

Bugün 30 yaşında klinik psikolog da var, psikiyatr da var, uzman da var, akademisyen de, doktor da, genç profesörler de, neden gençleri bir de bu insanlardan dinlemiyoruz? Neden gençleri gençlerden dinlemiyoruz? Bu insanların hiçbiri bir gence "ev genci" gibi garip bir tabir kullanmaz, onu anlar, sorunu bulur ve çözer. İnsanları etiketleme huyuna zaten hiç girmiyorum. Böyle garip makaleleri kimlere yazdırıyorlar onu da hiç anlamıyorum. Hadi böyle bir makale yazdırıyorsun, ev genci dediğin gençle konuşmadan onun namına onun zihniyetini nasıl okuyorsun.. okumuyorsun, sen yargılıyorsun. Genç dediğin o insan da yargılandığının farkında çünkü o genç artık altını değiştirdiğin 2 yaşındaki bebeğin değil. 

Birçok danışanımdan rica alıyorum, "Aysel Ablası ile görüştüreceğim o kızımı/oğlumu ikna eder ben edemedim, Aysel'e de tembih ettim, siz de bir konuşur musunuz." Bakın bu replik o kadar ama o kadar çok duyduğum bir replik ki! Benden ve 5-10 yaş büyük ablalarından evladını teknik olarak "kandırmasını" isteyen aileler bunlar! 

Yapmayın. 

Hakikaten 18 yaşındaki gençler ne benim 18 yaşındaki halime ne de sizlerin 18 yaşındaki haline HİÇ ama HİÇ benzemiyor! Çocuklar 3 yaşında i-phone kullanıyor, youtube'dan kanal değiştiriyor, ben o kalibrede telefon kullanamıyorum, annem ise alarm kuramıyor, uygulama yüklemekte zorlanıyor. 

Gençlerle bir arada "yargılamadan" olmayı becerdiğiniz gün ancak gençlerin kafa yapısını anlayabilirsiniz. 

Ha bir de, 

Gençlik yaşta değil, baştadır.  Daima genç kalın!

Sevgi ve saygılarımızla



Bireysel seanslar ve kariyer koçluğu talepleriniz için fitsoulfitmind@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...