22 Ekim 2018 Pazartesi

Yüksek Bilinçle Bir Diyalog




Herkese merhaba,

Bu yazı hepimizin dönem dönem yaşadığı varoluşsal sorgulamalar, ilahi olanı sorgulama, isyan duyguları gibi bir duygu durumuna geçtiğim bir dönemde esasında tamamen kendi kişisel notum olarak hazırlanmış bir yazı... Nedense, sizlerle de paylaşmam gerektiğini düşünüyorum. Bugüne dek, kişisel meditasyon notlarımı blogumda veya herhangi bir yerde hiç paylaşmadım. Dolayısıyla bu yazımın tonu ve enerjisi size biraz farklı gelebilir. Hatta bu diyalog kimilerinize çılgınca da gelebilir. 

İrem, bu yazı nasıl ortaya çıktı, biz de bu gibi diyaloglara girebilir miyiz? Diye soranlarınız olursa, (umarım olur=) hemen açıklayayım:

Derin meditasyon veya yüksek duygular içerisindeyken, ben yüksek bilinç olarak adlandırdığım bilinçten “bilgi” alırım. Bu, belki benim daha zeki bir versiyonumdur/kimliğimdir, belki ruhsal rehberimdir, belki meleklerdir.. kesin bir tanım yapmaktan kaçınıyorum, çünkü, henüz bu kavramları net bir şekilde tanımlamak için yeterli algı kapasitesine ulaşamamış olduğuma / olduğumuza inanıyorum. Bana gelen bilgiler, sezgisel olarak gelir, bir biliş olarak gelir, bense bu bilgileri unutmamak için, ego filtremden geçirerek, bir not defterine kaydederim. Aslında yaptığımın titreşimleri yorumlamak / tercüme etmek olduğunu düşünüyorum. Bunu birebir çalışmalarımda da genellikle yaparım. Bu bilgiler, hayatım boyunca şahsi olarak bana yardımcı olmuştur. 

- Yüksek bilinçle iletişim kurmak için öncelikle, içinize dönmelisiniz..Bunu meditasyon aracılığıyla sağlayabilirsiniz. Bu çalışmayı yaparken, alanınızda başka hiçbir kimsenin olmamasını ve ortamınızın sessiz olmasını tavsiye ederim.



- İçinize döndükten sonra- ki ben bunu şu şekilde algılarım: Sonsuz uzay boşluğunun içinde kimliğimden arınmış bir şekilde süzülen bir enerji ağı olduğumu hissederim.

-Yüksek bilinci hayat alanınıza davet edin.


- Şimdi sorularınızı sormaya başlayabilirsiniz. Sorularınızı arka arkaya değil, tek tek sorun =)

Bu çalışmayı yazarak da yapabilirsiniz, otomatik yazı yazma (remote writing) olarak da bilinen bu özelliğimiz şu şekilde çalışır: Sorumuzu deftere yazarız, ve hiç düşünmeden kalemimizin akmasına izin veririz. Cümle kurmayız, kelimeler, semboller, karalamalar, kalemimiz ne yazmak isterse, onu yazmasına izin veririz.

Ben ise bu çalışmayı şu şekilde yaparım: Sorumu içsel olarak sorarım, ve cevabı “biliş” olarak alırım, bazen de, bir görsel veya sembol olarak alırım.. Biliş olarak aldığım cevabı unutmamak için ise bir deftere not ederim. Sizler de cevabı bir biliş, bir duygu, bir sezgi, bir görsel, bir sembol veya herhangi bir şekilde alabilirsiniz. Bu çalışmayı ilk kez yapacaklardansanız, ilk seferde net yanıtlar elde edemeyebilirsiniz. Ama tekrarladıkça, muhteşem sonuçlar alacaksınız, söz veriyorum. Ben bu çalışmayı 15 yaşından beri yapmakta olduğum için, artık iletişimim çok hızlı gerçekleşebilmektedir. 

- 1 Ekim 2018 -

(Kişisel olarak bir niyetimin istediğim gibi gerçekleşmemesinin ardından, ilahi hiçbir yardım alamadığımı düşünerek, yüksek bilincin niteliğini hatta varlığını sorgulamaya başladım, akabinde bu bilgiler ortaya çıktı)

***

Kendi uygulamadığım ve sonuç almadığım hiç bir konuda fikir beyan etmiyor ve çalışmalarımda bu teknikleri bildiğiniz gibi kullanmıyorum.

Rehberlerimiz, meleklerimiz ve yüksek bilinçten gelen bilgiler konusuna farkındaysanız pek değinmiyorum, çünkü bu alanda çok ama çok, hatta hayati diyebileceğimiz yanlış anlaşılmaların meydana geldiğini görebiliyorum. Neler mi bunlar?

Meleklerle İletişim

Daha meleklerin ne, veya kim olduğunu bilmeden, bu “üstün” varlıklardan hayatımıza dair bilgi ve yardım talebinde bulunmamız öğütleniyor. Meleklerle iletişim üzerine binlerce yazılmış kitap var, bu kitapların birçoğunu ben de okudum, ve kitapların içinde yer alan egzersizleri de uyguladım. 

Tam olarak anlamadığımız her figürü insanlaştırmak gibi bir eğilimimiz olduğu için , melekleri de bir öğretmen, bir mentor veya yardımcı olarak görebiliyoruz.

Benim deneyimlerime göre, melekler insansı hatta kanatlı varlıklar değiller, saf enerji ve bilinçler, ancak bu enerjiyi kimilerimiz kendi subjektif realitelerinde kanatlı insansı bir varlık olarak görebiliyor, bu onların objektif görünümü değildir, bu onların bizim onları en iyi anlayabileceğimiz şekilde bir forma bürünmelerinden ibarettir. Meleklerin formu ve şekli yoktur. Egoları yoktur. Ego, insan-varlığa mahsustur. Dolayısıyla bizlere kitaplarda bahsedilen “hiyerarşi” de bu varlıklar arasında yoktur (bizim anladığımız şekilde). Yani, onlara teşekkür etmeniz veya etmemeniz, meleklerin umrunda değildir, bu egosu olan varlıkların dikkate alacağı bir durumdur. Oysa okuduğum binlerce kitabın her birinde bu varlıkları çağırmanın bir metodu belirtilir ve onlara nezaketle yaklaşmamız gerektiği anlatılır. Lüzumsuzdur. Nezaketle yaklaşmanız gereken, bu dünyadaki varlıklardır, çünkü egosu olanlar, bu dünya ve düzlemdeki varlıklardır. 

Meleklerle iletişen birçok insanın deneyimi, havada uçuşan tüyler ve tekrar eden rakamlar şeklinde olabiliyor- veya gördüğünüz bir rüya, bir hayvan, duyduğunuz bir şarkı şeklinde aracılar yolu ile bu mesajları alabiliyoruz. Buraya kadar tamam. 

Peki bu kitaplar bizlere, içlerinde barındırdıkları anekdotlar ile olsun, meleklerin aracı olduğu mucizeleri anlatmak ile olsun, biraz da umut tacirliği yapmıyor mu?

Spiritüel Travma

Benim de yüksek bilinç / melekler ile olan durumum maalesef bir değil birden fazla kere spiritüel travma ile sonuçlandı.. Arkadaşlar bunları kitaplarda yazmazlar.. o yüzden sizlere deneyin ve kendi fikirlerinizi oluşturun diyorum. Binlerce iç açıcı, umut dağıtıcı kitap okuduktan ve yazılan egzersizleri uyguladıktan sonra, ben maalesef çok somut diyebileceğim veya mucize diyebileceğim ölçüde bir müdahale ile (henüz) karşılaşmadım. Uçuşan tüy evet, tekrar eden master rakamlar evet, rüyalar evet, semboller evet hatta enerjiyi görmek evet. Varlar, biliyorum. Ama hani bahsedilen mucizeler, hani hayatın su gibi akması…?

Kaçınız bu kitapları okuyup mucizelerle karşılaştınız? Karşılaşanlar var evet, yok değil, bunları yaşayan insanları tanıyorum ama ama çoğumuzun karşılaşmadığını da biliyorum..

Peki sonra ne oluyor, birileri size umut dağıtıyor, bir süre bu heyecanla iyi hissediyorsunuz, egzersizlerinizi yapıyorsunuz, zaman ilerliyor - sonuç….?

O kitaplarda yazıldığı gibi, kaçınız çok ciddi boyutlarda “ilahi yardım” aldınız?

Kitaplar yalan mı söylüyor? Hayır, teknik olarak doğru söylüyor… ama “teknik olarak”. 

Bir insana yapabileceğiniz en büyük kötülük, zor bir döneminde ona umut dağıtıp, ardından o umudu paramparça etmektir, bu spiritüel travmadır.

Meleklerle ilgili birçok kitap buna yol açar…

Çünkü birçoğumuz yüksek bilinçle o kitaplarda yazıldığı gibi net bir iletişim kuramıyoruz!

Evet bugün bu konuda isyan ettim…

Heryerde melekler, yüksek bilinç, vs. vs.. ilahi güç.. o da yetmedi mi..herşey ilüzyon, ilüzyonu aşın, bu dünya ilüzyon, annenizin ölmesi de ilüzyon, acı mı o aslında yok o da ilüzyon..


Allah aşkına, kaçımıza bu bilgiler bu dünya sisteminde yardımcı oluyor?

Acı...çekiyoruz. İlüzyon veya değil kardeşim, biz acı çekiyoruz!

Bugün meditasyona oturduğum da, pek de meditatif olmayan bir şekilde, böyle bir diyalog başlattım - yüksek bilinçle…hesap sordum da denebilir. 

Böyle bir diyalogla başka yerde karşılaşıcağınızı pek sanmıyorum, çünkü aşağıdaki diyalogtan anlayabileceğiniz üzere ben hiçbir şekilde nazik olmadığım gibi bir de hesap soran bir tavra büründüm.. korkacak bir şey yok, melek dediğiniz varlık sizin yüksek bilincinizin (bence) başka bir formu.. dolayısıyla hesap sorduğum kendimden başkası da değil - “teknik olarak” =).

Buyrun bu “içsel konuşmanın” veya (nasıl adlandırmak isterseniz, yüksek bilinç ile konuşmanın) tam metni..

İrem: İnsanlara kitaplar yazdırıyorsunuz, ilham veriyorsunuz, hakikati gösteriyorsunuz, ama bizler, bu düzlemde insan deneyimini yaşıyoruz, siz “yaşamıyorsunuz”, bizim egomuz var, acılarımız var, bize verdiğiniz “teknik bilgiler” dünya düzleminde bir işe yaramıyor. İnsanlara kendinizi dost gibi tanıtıyorsunuz, ama sarılmak istediklerinde… YOKSUNUZ..benim sizinle ilgili hissiyatım..bizler burada çılgın dünyevi deneyimler yaşarken, sizin popcornunuzla bizi seyredip, “ne tatlı bir öğreti daha aldı” diyerek bizi alkışlamanızdan ibaret.. Bazen insan deneyimi ile ilgili hiçbir şey bilmediğinizi düşünüyorum.

Yüksek Bilinç: Ben sen’im, bu deneyimi bilmemem imkansız. Beni dışarıda arıyorsun, benim bazen gelip, bazen gittiğimi düşünüyorsun, ben içerdeyim, daima varım, ama benimle eşleşmiyor yani "çağırmıyorsun", yani "bağlanmıyorsun" veya duyduğun cevapları kendi egonun üretimi sanıyorsun. 

İrem: İnsan deneyimini biliyor gibi davranmıyorsunuz ya da 4897894 yaşamdır insan formunda var olmadığınız için unutmuşsunuz bilemiyorum!

Yüksek Bilinç: Burada verdiğin bilgi önemli, biz insansı varlıklar değiliz, bizim bir egomuz yok, formumuz yok, bizim senden ayrı bir seçim hakkımız yok, bizim senin yerine seçim yapma hakkımız yok, bizim senin adına yol seçme hakkımız yok, bizim senin seçeceğin yolla ilgili bir görüşümüz yok, bizim senin için “en iyi” olanı sana dayatmak gibi bir durumumuz yok çünkü bizim senin seçimlerinle ilgili bir görüşümüz de yok. Kaldı ki doğru yol, yanlış yol deyip duruyorsun insanlara, bu net bir açıklama değil, çünkü doğru yol veya yanlış yol da yok. Daha bugün Reiki grubuna kariyerin hakkında doğru ve yanlış ayrımı yaparak konuştun..Sanki önceki kariyerin yanlış, bu kariyerin doğruymuş gibi.. bizim sizler için seçtiğimiz bir kariyer yolu da yok.

(İrem not: Burada cidden şaşırdığımı belirtmeliyim, ben daima her bir kişi için “doğru bir kariyer / ilişki” olduğuna inanan biriydim - o yüzden devam ettim)

İrem: Yani benim ilahi amacım içerisinde bir şifacı olmak yok mu, sanki doğduğum andan itibaren bu yola itilmişim gibi hissediyordum ve bunu sizin organize ettiğinizi düşünüyordum.

Yüksek Bilinç: Kitaplarda böyle anlatılıyor, eğitimlerde böyle anlatılıyor ve spiritüel travmaya yol açan da bu.. Biz sizin dünya düzleminde olduğu şekilde en iyi arkadaşınız değiliz. Biz siz “yanlış” yaptığınızda sizi dürtüp “şş yanlış yapıyorsun, doğrusu bu” diyen varlıklar değiliz, böyle anlatılıyor ama bu yanlış, çünkü bizim sizin için istediğimiz sizin deneyimlerinizi yaratmanız, bu deneyim her ne olursa olsun, dolayısıyla sizin fikrinizi hiçbir zaman değiştirmedik, değiştiren biz değiliz, sizin bilinciniz.

İrem: Dolayısıyla, evet, popcorn alıp izliyorsunuz… o zaman faydanız ne? Benim sizinle birlikte yazdığım ve kahrolsun ki hatırlamadığım hayat hikayemi yerine getirmek değilse göreviniz, sizin göreviniz ne, yoklukla bir bu…

Yüksek Bilinç: Enerjinin nasıl çalıştığını bilen birisin.. bizim saf sevgi enerjisi olduğumuzu biliyorsun… enerji , saf sevgi nasıl çalışır? Bunu biliyorsun..ama kafan okuduğun şeylerden dolayı o kadar karışmış ki, hala bizi insan gibi görüyorsun. Senin avukat olman bizim umrumuzda değil, şifacı olman da öyle.. dilenci olman da umrumuzda değil, umrumuzda olan ve desteklediğimiz senin arzunu yerine getirmek… zamanında avukat olmak istedin, en iyi kurumlarda çalışmak istedin, bizimle çalıştın ve sana arzu ettiğin herşeyi destekleyerek elde etmende yardımcı olduk.. biz seni hukuk yolundan saptıran değiliz..Senin şifacı olman yolunda bir isteğimiz yok.. Hatta dünyada var olmuş, olan ve olacak şifacı ve gurular için de aynı şey söz konusu, onlar seçilmiş ve bu amaçla dünyaya gelmiş varlıklar olabilir, onlar buna inanabilirler, ama bu onların subjektif realitesi ve arzusudur - dolayısıyla olurlar. Bu bizim onlar için belirlediğimiz arzu değildir. Bu onlar için Tanrı’nın belirlediği bir rol de değildir, bu rol, onların seçtiği bir roldür, biz destekleriz. 

Yüksek Bilinç: Bizim senin adına yazdığımız bir hayat hikayen yok. Sen yazarsın, biz destekleriz, yazan biz değiliz. Henüz ilahi düzen tam olarak anlaşılamıyor, bu normal çünkü sizin bilinç düzleminiz, titreşiminizin tercüme edebileceği kavramlar bir yere kadar, zamanla, evrimle birlikte, anlayacaksınız. Sen olabilecek her hikayeyi an'da yazdın, şu an yaptığın o hikayeleri seçmek. Yaratmıyorsunuz, seçiyorsunuz, kuantum fiziğini hatırla. Olanı seçiyorsunuz. Ama algınız olmayanı yaratmak yönünde - bu zordur. Olanı seçmek - bu kolaydır. Ve sen her şey olabilirsin, ve sen her şey'sin. Bu şeyler arasından olmak istediğin kimlik, oynamak istediğin hikaye hepsi yeniden seçilebilir. Geçmiş Yaşam dediğiniz, an'da seçilmiş, farklı hikayelerdir. Geçmişte yaşanmadılar. An'da bilincinin farklı kırılımları tarafından halen yaşanıyorlar. Unutuyorsun. Her gün yeniden bilinçli olarak hayat seçimleri yapmayı unutuyorsun...

İrem: Tamam, seçimleri ben yapıyorum, kimse beni yönlendirmiyor, ama bu daha da yalnız hissetmeme yol açıyor, bunu açıkladığımda herkes kendini yalnız hissedecek..tek başına..korkunç bir şey bu..

Yüksek Bilinç: Yalnız değilsin, kurban bilincine giriyorsun, enerjimizi hissediyorsun, herşeyi görüyor duyuyorsun, ama beklentin bir insandan olan beklenti..maskülen bir enerjiden beklenti.. bizden beklediğin şey, senin iraden olmamız..senin adına karar vermemiz, sana baba olmamız, sana ana olmamız, sana yanlış ve doğruyu göstermemiz.. bunlar bir ebeveyn figüründen alabileceğin şeyler, biz ebeveynlerin değiliz.. biz senin hizmetkarınız, yoldaşınız, bize sunduğun talebi destekleyenleriz, ama taleplerini düzenleyen değiliz. Senin için tek istediğimiz kendi özgür seçimlerini deneyimlemen, özgür seçim hakkını senin elinden almayacağız, böyle bir yetkimiz yok, biz seni destekleyenleriz. Sen bu dünyada herşey olabilirsin, ama herşey.. seçimlerini destekleyeceğiz, senin için seçtiğimiz özel bir yok yok..tüm yollar aynıdır. Kaldı ki bizimle konuşmayı bıraktın, bizi hayatına davet etmediğin ve aktive etmediğin sürece, subjektif realintende de var olmayacağız.

Herkesin şunu anlamasını istiyoruz: Doğru veya yanlış seçim yoktur, deneyim vardır. Mutluluk, neşe, coşku veya zıddı duygular vardır. İnsanlar mutlu olacaklarını düşündükleri seçimleri yaparlar, sen ilk başta bunu avukatlık olarak düşündün; avukat oldun ve mutlu olmadın - olabilirdin - eğer seçseydin olabilirdin... bir dilenci, eğer mutlu olmayı seçerse, olabilir. Mutluluk bir koşula bağlı değildir. Bu dilencinin dilenci kalması gerektiği gibi bir önerme değildir. Bir dilenci iki şeyi de seçebilir, ama genellikle seçmez.

1. Koşullara bağlı olmayan mutluluk

2. Dilenci kimliği yerine başka bir kimlik seçmek

Sen, tek seçim yaptın:

1. Avukat kimliği yerine, gönlün çocukluktan beri orada olduğu için şifacı kimliğini seçtin. 

Koşullara bağlı olmayan mutluluk seçimini hiçbir zaman yapmadığın için, çılgınca koşullarını yönetmeye çalışıyorsun.. koşulların gerçekleşmediğinde mutsuz oluyorsun, bu yorucudur.

Koşullara bağlı olmayan mutluluğu seçmek, herkesin sabah gözünü açtığında yapması gereken ilk seçimdir ve ardından diğer seçimlerinizi yapabilirsiniz. 


İrem: Mutluluğun sırrını kaçırmışım...Bu arada, inanmayana gerçekten yoksunuz.. Öyle mi?


Yüksek Bilinç: Bizi subjektif realitesinde “yok” olarak niteleyenlerin arzusuna uygun olarak yokuz.

İrem: Bu durumda, davet çok önemli?

Yüksek Bilinç: Davet, bağlantı, talep ve iletişim..bunlar olmaksızın subjektif realitenizde olamayız.. enerji bu şekilde çalışır. Bizim frekansımız çok yüksek, biz bir dalga boyuyuz, çoğu zaman bu dalga boyu ile hizalanmıyorsunuz, bu gibi hallerde de bizi “hissedemezsiniz”..bizi davet etmenize rağmen bizimle hizalanmıyor iseniz, bizim varlığımızı hissetmemeniz çok normal böyle bir durumda talebiniz ve seçiminiz öncelikle bu dalga boyu ile hizalanmak yönünde olmalı.. Seçim yapmayı bilmediğinin, talep etmeyi bilmediğinin de farkındasın sanırım, bir de binlerce sayfa sözleşme yazmış birisin =)

İrem: Tamam, çok iyi anladım, bundan böyle, hayatımın içinde- ben aksini talep edene kadar- bulunmanızı rica ediyorum. Taleplerim şu şekilde neşe, bolluk, sağlık, mutluluk, aşk...bunlar için insanlar savaşıyor, ben hayatım boyunca çalıştım, çalışıyorum...insanlar yoruluyor anlıyor musunuz, o kadar yorgunlar ki…

Yüksek Bilinç: Hayatın boyunca çalıştığın için, olacak olan sadece budur, çalışmak. Çalışma o zaman..Seç.. Olmayanı yaratma, olanı seç.

İrem: Hmm,  şimdi bana mutluluk çalışarak olmaz, bir oluş halidir de diyeceksiniz.

Yüksek Bilinç: Doğru, bu saydıklarının hepsi bir dalga boyudur, neşeden doğar ve bir oluş halidir, çalışmak, didinmek sizin tabirinizle savaşmak direnç enerjisi taşır. Hatta çok istemek de direnç enerjisi taşır.. Çalışmak, didinmek ve savaşmak yoğun yokluk damgasını taşıyan dalga boylarıdır, olacak olan daha fazla çalışmaktır..Çalışarak ne zengin, ne mutlu, ne de sağlıklı olamazsın… 

İrem: Çalışarak zengin olamaz mıyız? Tabii ki oluruz, olanlar var.

Yüksek Bilinç: Onlar "çalışmıyor", senin "iş" olarak gördüğün, "çalışma" olarak gördüğün, onlara haz verendir, hayatlarıdır, neşeleridir. Tıpkı senin "işinin", "işin" olmaması gibi.. 10 yaşındayken bu işten para kazanmıyordun ama deli gibi "çalışıyordun". Anladın mı? Çalışmayarak para kazanabilirsiniz. Avukatken, çalışarak para kazanıyordun, şimdi, hayatın sana para getiriyor. Farklıdır. 

İrem: Bazen çok yoruluyorum, herşeyi bir kenara bırakıp, öylece uzanmak istiyorum.

Yüksek Bilinç: Bırak, destekleriz. Belki de bırakman gerek?b Yapmadığın tek şey o.. tamamen bırakmak..teslimiyet.. yapamadığın tek şey kendini teslim etmek.. Birçoğunuzun yapamadığı tek şey - teslimiyet.. Çalışacaksan direnç konusuna çalış, direnci kaldırmak üzerine çalış.. İstediğiniz herşeyin önündeki tek engel - isteklerinize giden yollar hakkında direnç göstermeniz, katı olmanız, bu şöyle olur, bu böyle olur, bunun metodu vardır, o metodu kullanmazsan başaramazsın gibi yargılarınız. Yapmanız gereken tek şey niyet etmek ve ardından niyet enerjisinin ilham ve coşku ile sizi yönlendirdiği aksiyonları takip etmek. Senin yaptığın, her eğitiminde de anlattığın gibi, aksiyon alıp, sonuç beklemek..çeşitli aksiyonları alıp, o aksiyonlardan bir iki tanesinin istediğin niyetle eşleşmesini beklemek. Daha zor bir yöntem olamaz! Ayrıca, toplumsal ve çevresel bilincin etkileri nedeniyle çok fazla maskülen enerji taşıdığını farket. Doğanın ve enerjinin gücünden faydalanırken maskülen enerjini kullanamazsın, çünkü doğa, anadır, enerjinin cinsiyetinin olmadığı doğrudur, ancak bunu cinsiyet değil özellik olarak düşün, sezgisel olan herşey feminendir, dolayısıyla çekim yasası ve enerji ile çalışırken feminen enerjine sarılmalısın. Doğa, kokular, bitkiler,kristaller ve elementlerle çalış.

(İrem Not: Arkadaşlar, burada erkeklere daha kadınsı olmalarını önermiyor yüksek bilinç, feminen enerji, en kaba tabirle, inancı, sezgiyi, içe dönüşü, sabrı, gizemi temsil eder.. burada bahsedilen, bu gibi çalışmaları yaparken, analitik ve skeptik tavrımızı bir kenara bırakıp, saf inanç ve teslimiyetle, kendimizi enerjiye, yüce bilince, Tanrı’ya, Allah’a bırakmamız, oysa bizim özellikle de bu çalışmaları yaparken, bu çalışmaların “çalışıp, çalışmadığına” dair yaptığımız sorgulama ve kanıt arayışının, enerji akışını büyük bir oranda kestiğine dair bir görü aldığımı söylemeliyim, başka bir ifade ile, niyetinizi ettikten sonra, gerçekleşip, gerçekleşmediğine dair sorgulayıcı bir kanıt arayışı, bizlerin içsel gücümüze, evrene, Tanrı’ya dair inançsız olduğumuza yönelik yüksek bir karinedir. Burada Yüksek Bilinç’ten sezgisel olarak edindiğim bilgi ve biliş hali şunu gösterir: Bu çalışmalardan fayda sağlamak için, yapmanız gereken tek şey niyetinizin gerçekleşmemesinin imkansız olduğu bilgisini içselleştirmektir, sorgulayan zihni susturmaktır ve büyük bir inanç içinde olmamızdır. Bununla birlikte bana verilen "doğa ile çalış" bilgisi - bana verilen kişisel bir bilgidir, ancak bu bilgi sizinle de eşleşiyorsa, şahsınıza da alabilirsiniz=)

(Yazımı burada bırakarak, haftalar boyunca, Yüksek Bilinci hayat alanıma davet ettim, söylenilenleri yaptım, ancak niyetimin, tam aksi meydana geldi ve ben açıkçası - yıkıldım =)

22 Ekim 2018 - devam…

İrem: Bunları biliyorum, ama bazen istediklerim hala olmuyor, o zaman tüm sistemi sorgulamaya başlıyorum, kendimi sorgulamaya başlıyorum, kendimi insanlardan çekiyorum, çünkü kendi başarısızlığım, onlar için yeterli olmadığım hissini bana veriyor, ve ben yapamıyorsam, onlara nasıl bir şeyin çalıştığını iddia edebilirim, bilemiyorum. O zaman da, herşeyi bırakarak, yaşamımı “idame” ettiriyorum

Yüksek Bilinç: Kibir..ego. Çok kibirlisin! Sen kimsin ki, bir bilginin kendin için işe yaramadığını gördüğünde, bir başkası için de işe yaramayacağını iddia edebilirsin. Biraz küçül...Bilgiyi vermek istiyorsan ver, vermek istemiyorsan verme, bilgi sen vermesen de herkes için oradadır.. Bu ayrı, yanlış ve doğru yok, yargılama yok. Ancak, bu bilgilerden bazılarının senin için o anda işe yaramaması bir başkası için o bilginin o anda işe yaramayacağını kanıtlamaz, eğer buysa seni durduran, durmana gerek yok. (Burada, öfke enerjisi sezebilirsiniz, ama benim sezgimde bu mesaj çok daha nüktedan ve sevgi doluydu, enerjiyi kelimelere dökerken, zorlanabiliyorum)

İrem: Bende neden bazen çalışmıyor?

Yüksek Bilinç: Daima çalışıyor… 

İrem: Demek istediğim, beklentilerimin tam tersi olması hali…

Yüksek Bilinç: Beklentinin tam tersinin olabileceğine dair bilincinde çok kuvvetli bir ihtimal var demek… harika.. kendi cevabını kendin verdin.. =)!!

Bizi davet ettiğin ilk sınavında "yenildin". (burada yenilgiden kasıt, yazımın ilk bölümünde aldığım bilgileri kullanmamın akabinde yine başarısız olmamın sonucunda benim kendimi yenilmiş hissetmemdir, bu yüksek bilincin yargısı değildir). Yenilgi, başarısızlık bunlar senin yargılarındır, bir niyetin nasıl gerçekleşmesi gerektiğine dair sahip olduğun keskin inançlardan dolayıdır bu hisler. Sen, kendine bir söz verdin, enerjiye kendini teslim edeceğini beyan ettin ve ardından sana göre “sonuç” istediğin gibi olmadığı için, seçim yapmaktan tamamen vazgeçtin. Mutluluğu bir sonuca, tek bir sonuca sıkı sıkıya başladın, sonuç istediğin gibi gerçekleşmediğinde, mutluluğu çöpe attın, vazgeçtin. Ama görmediğin, bu olan olayın senin için bir “sınav” niteliğinde olmasıydı, aslında sizin sınav dedikleriniz, senin gölge kimlik olarak adlandırdığın, titreşimlerinin kendini sana göstermesidir. Sen kendini enerjiye teslim edeceğini beyan ettin, bu çok kuvvetli bir beyandı, takdire şayan, aynı kuvvette ise, gölge kimliğin karşına geldi.. Bunu göremedin...gölge kimliğin, gölgede kaldı, buradaki gölge kimlik, senin inançsızlığın, keskin yargılara sahip olman, maskülen enerjinin kuvvetti.. 

Şu perspektif herşeyi değiştirebilirdi: Ben bir niyet ettim, gerçekleşmesi gerektiğini düşündüğüm zaman aralığında gerçekleşmedi, ve bir fırsatı kaybettiğimi düşündüm, bu egomun fikridir, ben bir niyet ettim, bu niyetimde kuvvetli ifadeler kullandım, bu koşulların tam olarak gerçekleşeceği bir zaman aralığı değildi bu, süreç hala işliyor, sonuç hala meydana gelmedi, sonuç meydana geliyor, sonuç kendisi için doğru zaman aralığını arıyor..enerji hala çalışıyor, enerjiye güveniyorum. 

Görüyor musun, teslimiyete söz verirken, teslimiyetin aksi yönünde hareket etmeni sağlayan inançsızlık ve kontrol takıntın -> gölge kimliğinle karşılaştın - ve bu bazı niyetlerinin “neden” istediğin gibi gerçekleşmemesinin çok önemli bir sebebidir. Spiritüel kimliğin geliştikçe, gölge kimliğin de kuvvetlenmekte. Sana göre sonuç, senin belirlediğin zaman diliminde gerçekleştiğinde değerlidir, olması gereken, sonucun en yüce hayırla ve en yüksek enerji ile gerçekleşebileceği titreşimsel ortamı yani zaman dilimini seçmesini beklemektir. Niyetinin kendine ait bir bilinci var, sen ise egonla onu yönlendirmeye çalışıyor, niyetinin titreşimini düşürüyorsun, niyetin senin duygu, düşünce ve enerjinle ürettiğin öznel bir bilinç formudur, bu bilinç formunun seçtiği yollara karışmamalısın.

Bir niyet şu nedenlerin biri veya bazen birkaçı nedeniyle gerçekleşmez:

- Bilincinde, niyetinin aksi yönde gerçekleşmesi veya hiç gerçekleşmemesine yönelik kuvvetli bir görsel, inanç, korku ve kaygı vardır.

- İnançsızlık, bir şeyin nasıl olması gerektiğine dair keskin yargılar ve kibir. Ve niyet enerjisinin bu nedenlerle yarıda kesilmesi ve kuvvetini yitirmesi.

- Maskülen enerji ile yaratım çalışması yapmak. Yaratım feminendir, teslimiyeti gerektirir, kontrolü bırakın. Skeptik ve analitik düşünme biçimini bırakın. 

- Katı perspektif, sonuç henüz gerçekleşmemiş olmasına rağmen, sonucun “olumsuz bir şekilde gerçekleşmiş” olduğunu kodlamak. Enerji akışını kesmek. Yeniden Başla.

***



Umarım, bu bilgiler sizlere de faydalı olmuştur, çalışmalarınızda bol keyifler!

Sevgiler

İrem



Not: Bireysel danışmanlık, Reiki Bireysel ve Grup eğitimi talepleriniz için bana fitsoulfitmind@gmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...