Kişisel gelişim deyince bir çok kişinin, özellikle erkeklerin aklına, bir grup beyazlar giymiş el ele tutuşan, çiçek, böcek, aşktan bahseden, teröristleri bile bir şekilde sevmeye kendini adamış insan geliyor değil mi?
Hatta halk arasında, enerji terapistlerine "üfürükçü" denilmesi durumu bile söz konusu.. Oysa ki gerçek durum bundan o kadar farklı ki..
Öncelikle arkadaşlarım, kişisel gelişim, kesinlikle "uçlarda" yaşamayı desteklememelidir, eğer, birileri size, herşeyi, herkesi sonsuz ve karşılıksız sevgi ile kucaklamanızı öneriyorsa, bu IDEAL dünyada doğru ve HEDEFLENMESİ GEREKEN bir seviye olmakla beraber, yaşadığımız hayat koşulları içerisinde gerçekleştirilmesi neredeyse "imkansız" bir hedeftir, yorucudur, genellikle samimi değildir ve insanın MEVCUT doğasına aykırıdır, insanın dünyada "melek" olma çabasıdır, eğer her birimiz, "melek" olmak üzere yaradılsaydık zaten, insani duyguları deneyimlemek adına bu dünyaya gelmez, gönderilmez, cennetten hiç aşağıya inmezdik. Dolayısıyla insani duygularımızı iyisiyle kötüsüyle olduğu gibi KABULLENMEK, ve ardından bu özellikleri geliştirmek üzere çalışmak atılması gereken adımların başında gelir.
Gerçek şudur; biz insan özellikleri ve ego ile donatılmış, ve dünya denen platformda, yaratıcı gücümüzü ve tüm insanı duyguları deneyimlemek üzere buraya gelmiş ruhlarız, ve ruhsal boyut olarak 3 ila 4. boyut arasında bir yerlerde tekamülümüzü gerçekleştirmekteyiz, hedefimiz ise her birimizin frekansını yükselterek 4. boyuta tam geçişini sağlamaktır, "cennet" denilen ruhsal seviyeler ise 6 ve 7. boyutlarda başlar, bu da demek oluyor ki, bu noktada bir anda, evrenin tüm ruhlarını koşulsuz olarak kucaklamaya çalışmak, bizim için herhangi bir uzay aracı olmadan aya gitmeyi hedeflemekle eş değerdir, bizi dünyevi koşullarda hayatta tutmak adına çalışan egoyu hiçe saymak beyhude bir şekilde yok etmeye çalışmaktır. Peki, ihtiyacımız olmayan bir şey neden bize verilsin? Dolayısıyla egomuzun da bize hizmet etmek üzere bizlere verildiğini kabul etmemiz gerekir.
Tekamülün ilk adımı öncelikle, insanların, beden ve egoları ötesinde özünde ruhsal bir varlık olduğunu kabul edip, anlamakla başlar, hepimiz belirli rolleri oynamak üzere bu dünyaya geliyoruz, bu anlayışı edinmek, insanı ne yaparsa yapsa saf bir şekilde koşulsuz olarak sevmekten çok önce gelir.
Kaldı ki göz göre göre, size zarar vermek üzere hareket eden bir insanı karşı kendinizi korumamak, onu kucaklamak dünyevi koşullarda zarar görmenize neden olur, evet bu tip kişilerin ruhsal bir varlık olarak size eş değer olduğunu kabul edin, ruhlarını sevin, ama size verilen akıl ve egonuzu kullanarak, kullanılmanıza suistimal edilmenize de izin vermeyin. Size zarar vermek üzere hareket eden bir insana karşılık olarak sizin de zarar vermeniz ise, sadece sizin aleyhinize bir karma oluşturmanıza sebep olur, işte bu noktada ruhsal bir anlayışla hareket ederek, o kişilere zarar vermekten de imtina edin, ama bu kendinizi korumanızı da engellememelidir.
Hayat, dengeden ibarettir, sadece sevginin olduğu bir evren malesef düşünülemez çünkü, karanlık olmadan aydınlık var olamaz, nefret olmadan sevgiyi tanımlayamazsınız, bu duyguları tanımlamak adına, duygu skalasında yer alan tüm duyguları öncelikle tanımanız, ve deneyimlemeniz gerekir. Skalanın aydınlık tarafına geçmeden önce, kendi dengenizi bulmanız gerekir, bu da demek oluyor ki, olumsuz duygularınızı yok sayarak, BASTIRARAK, zorlayarak, mücadele ederek, ruhsal gelişim sağlayamazsınız, koşulsuz sevgi TÜM OLUMSUZ DUYGULARINIZA RAĞMEN KENDİNİZİ VE BAŞKALARINI OLDUĞU GİBİ ÖFKELENMEDEN KABUL ETMEKLE BAŞLAR. Bu aşamayı tam olarak anlamadan, ideal olan ruhsal seviyeye de ulaşmanız mümkün olmaz.
İyi niyetli olun, iyi insan olun, ama gerektiğinde bariyerlerinizi kaldırmayı bilin, şükredin, kanaatkar olun, ama bu dünyada edinebileceklerinizin sınırsız olduğunu bilerek, kendiniz adına daha iyisini elde etmek üzere çalışmaktan da vazgeçmeyin, öfkelenin, mutsuz olun, ama öfkenizi, mutsuzluğunuzu nefretinizi dönüştürmeyi, kendinizi yeniden ayağa kaldırmayı öğrenin. Kişisel gelişim, bu dengeyi sağlayabilmekten ibarettir.
Öfkelenmekten, nefret duygusunu hissetmekten, mutsuz olmaktan korkmayın, bu duygularınızı kabul edin, bırakın akıp gitsinler, bu duygularınızı dönüştürmeyi tekrar merkezinize dönmeyi öğrenin. Daima mutlu kalmak, daima sevmek, olumsuz duyguları bastırmak sağlığınıza zarar verir. Hiç bir duygunuzu yadsımayın ve bastırmayın..
Dengede kalın.
Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder