30 Eylül 2015 Çarşamba

Cekim Yasasi Bir Yeni Cag Vesvesesinden mi Ibaret?




Çekim yasası, çeşitli şifa teknikleri, NLP, bilinçaltı çalışmaları ve her geçen gün yeni bir isimle çıkan değişim dönüşüm terapileri.. Bunların hepsi birer yeni çağ saçmalığı mıdır, pazarlama balonu mudur? Peki ya bu terapi ve tekniklerle hayatının değiştiğini iddia eden onca kişi? Diğer yandan herşeyi denediğini, ve hiç bir sonuç alamadığı gibi, bu yolda bir dolu para döktüğünü ve kendini daha da mutsuz hissettiğini belirten azımsanamayacak bir kitle... Kime inanmalıyız?

Öncelikle en önemli sorunun cevabını verelim, çekim yasası vardır, üstelik siz inansanız da inanmasanız da bu yasa daima işlemektedir. İnananlar ile inanmayanların farkı, inanların bu yasaya göre bilinçli bir şekilde yaratım yapmaları, diğerlerinin ise yaratım gücünü dış etkenlerin eline bırakmasıdır.

Çekim yasasının kimileri için işlerken, kimileri için işlemediğinin düşünülmesinin en önemli temel sebebi inançtır. “Ama ben inanıyorum yine de olmuyor” diyenleri duyar gibiyim =) İnancınızdaki en ufak bir şüphe tohumu dahi, yaratım sürecini etkiler, dolayısıyla, hayatınızda henüz tam olarak istediğiniz şeyler olmuyor ise, bu tamamen yine ve sadece sizin düşünce ve inanç sisteminizin sağlamlığı ile ilgilidir.

Dünyada mevcut ve üretilecek hiç bir terapi biçimi siz kendi yaratım gücünüze şüphe duyduğunuz veya bu gücü sadece birilerinin ellerine (terapist ve uzmanlar dahil) teslim ettiğiniz sürece tam olarak lehinize işlemez.

İlk ve en önemli kural, ufak bir şüpheye dahi mahal vermeksizin kendi gücünüze inanmaktır.
Şifa ustaları Şamanlar, şifanın esasen hasta tarafından gerçekleştirildiğini, kendilerinin ise şifaya sadece aracı/kanal olduklarını bilirler. Bu nedenle, kimileri tarafından Reiki adı verilen evrensel enerjiye kanal olunarak gerçekleştirilen şifa tekniğini kullanmadan önce tüm Şamanlar, hastanın bu tekniğe şüphesiz inanmasını sağlarlar. Hatta, bu inancı sağlamlaştırmak için Şamanların ilüzyon tekniklerini kullanarak, el çabukluğu ile ufak numaralar gerçekleştirerek, öncelikle hastanın şifaya ve Şamana olan güvenini sağlamlaştırdığını biliyor muydunuz?

İnancınız o kadar kuvvetli olmalıdır ki, şahit olduğunuz hiç bir “tesadüfün”, “şansın”, “mucizevi” olay gibi nitelendirilen olayların, gökten düşmediğine inanmalı ve artık bu tip olaylara şaşırmıyor olmalısınız.  Şaşırma duygusu, aslında içten içe, olamayacağını veya olmasını beklemediğiniz bir olayın olması karşısında duyulan bir duygudur. Eğer hala, başınıza güzel veya kötü bir şeyler geldiğinde şaşırıyosanız, halen gücünüze olan inancınız tam değil demektir.

Bu nedenle, kimileri yaratım güçlerini kullanabilirken, kimileri için istedikleri hiç bir şeyin olmamasına dair çelişkili durumun diğer minör sebeplerini gelecek yazılarımda açıklamadan önce bu yazımda, sorunun temeli olan “inanç” üzerinde durmak isterim.
Bilinmesi gereken diğer bir önemli nokta şudur; düşüncelerin yaratım gücü, çekim yasası, Dünya ve evren dahil canlı cansız herşeyin enerji ve titreşimlerden oluştuğuna dair teori, 2000’li yıllarda ortaya çıkmış bir teoriden ibaret değildir.

Bu kavramlar, dinler öncesi dönemden itibaren Şamanlar, Hindular ve yerli kabilelerin şifa tekniklerinde, dinler döneminde Peygamberlerin ve Mevlana’nın nasihatlerinde, dinler sonrası dönemde ünlü filozofların ve dünyaca ünlü liderlerin sözlerinde yer edinmiş, ve günümüzde ise fizikçi ve kuantum fizikçilerinin araştırmalarına konu edilerek, bilimsel bir dayanak kazanmak üzeredir:

Hayatlarını evren ve ötesini araştırmaya adamış Dünyanın en zeki bilim adamlarından olan Nikola Tesla ve Albert Einstein, evrenin yasalarını aşağıdaki sözleri ile açıklamışladır:

Evrenin sırlarını açığa çıkarmak istiyorsanız, enerji, frekans ve titreşim üzerine düşünmelisiniz. Nikola Tesla (If you want to find the secrets of the universe, think in terms of energy, frequency and vibration – Nikola Tesla)

Herşey enerjiden oluşur, ötesi yoktur. Elde etmek istediğiniz gerçekliğin frekansı ile kendi frekansınızı eşleştirdiğinizde, o gerçekliği elde edersiniz. Başka türlüsü mümkün olamaz. Bu felsefe değil, bilimdir. Albert Einstein. (Everything is energy and that’s all there is to it. Match the frequency of the reality you want and you cannot help but get that reality. It can be no other way. This is not philosophy. This is science- Albert Einstein)

Bu bilim adamlarının açtığı yoldan ilerleyen ünlü kuantum fizikçisi David Bohm, nöropsikoloji alanında, kuantum-matematik ilkeleriyle ve dalga süreçleriyle uyumlu olarak beynin ve dolayısıyla evrenin bir hologramdan ibaret olduğunu iddia etmiş ve “holografik evren” teorisini ortaya koymuştur. Bu teoriye göre, en basit dilde, evren aslen titreşim dalgalarından oluşan ipliklerle adeta bir örümcek ağı formundadır (bkz. sicim (tel) teorisi) , geçmiş, gelecek ve anın izleri “an”da izlenebilir durumda olup, her an birbirileriyle etkileşim halindedir, başka bir ifade ile, geçmiş, an ve gelecek her an oluşum halidedir ve değişkendir, zaman düz bir çizgi halinde değil, iç içe geçmiş halkalardan oluşmaktadır. Öngörü yeteneğine sahip kişiler, bu izleri görerek, geşmiş ve geleceğe dair bilgi verebilirler. Holografik evren teorisine göre, evren ve canlı cansız herşey birbirileriyle bağlıdır ve bir bütündür, dolayısıyla, evrende hiç bir şey bütünden ayrı düşünülemez.

Bu teoriyi Mevlana da şu sözleri ile ifade etmektedir:
“Sen okyanustaki bir damla değil, bir damladaki kocaman bir okyanussun.”

David Bohm’un açıklamaya çalıştığım “Holografik Evren” teorisini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

"Gerçek bizim hakikat olarak aldığımızdır.
bizim hakikat olarak aldığımız bizim inandığımızdır.
inandıklarımız bizim algılarımıza dayanır.
algıladıklarımız bizim aradıklarımıza dayanır.
bizim aradıklarımız bizim düşündüklerimize bağlıdır.
ne düşündüğümüz ne algıladığımıza bağlıdır.
ne algıladığımız neye inandığımızı belirler.
neye inandığımız neyi hakikat olarak aldığımızı belirler.
neyi hakikat olarak aldığımız bizim gerçeğimizdir."

Benzer şekilde halen Stanford Üniversitesinde eğitimlerine devam etmekte olan modern fiziğin öncülerinden Leonard Susskind, Stephen Hawking’in ileri sürdüğü kara delik kuramı çürütmeye başararak karadelikte herşeyin yutulduğu teorisinin aksine,  bilginin korunduğunu ve her şeyin Einstein kanunlarına göre işlediğini kanıtlamıştır ve Bohm gibi evrenin bir hologram, illüzyondan ibaret olduğu konusunda da çalışmalarını sürdürmektedir.

Görülebileceği üzere, söz konusu kuramlar farazi, hayali, uydurulmuş kuramlar olmaktan çok uzakta, aksine bilimsel olarak en ünlü bilim adamları tarafından kabul edilmiş ve kanıtlanması adına üzerine çalışmalar yürütülen “bilimsel” kuramlar olma yönünde ilerlemektedir.Fakat bu konulara dair bilgilerin her eve girmeye başlaması son 10-15 sene içerisinde gerçekleştiğinden, bu kavramların “yeni çağ öğretisi” olduğu zannedilmektedir. Aslında olan, eski kadim bilgeliğin, modern dilde yeniden yorumlanarak, bireylere ulaşması, yani toplumsal bir aydınlanmanın meydana gelmesidir.

Söylediklerim hala kulağınıza şüpheli geliyorsa, bir de tarihe ismini kazımış, hala izlerinde gidilen zamansız kahramanların sözlerine bakalım:

Sözün dikildiği yer gönüldür, ısmarlandığı yer düşüncedir; onu kuvvetlendiren akıldır; meydana çıkaran dildir - Hz. Ali

İsteyen herkes alacak, arayan herkes bulacak, kapıyı çalan herkese kapı açılacaktır -İncil Matthew 7:8 ( For everyone who asks, receives, he who seeks finds; and to him who knocks, the door will be opened Matthew 7:8 )

Dilediğiniz herşey, dua ettiğiniz ve elde edeceğinize inandığınız ölçüde sizin olacaktır - İncil Mark 11:24  (What things soever ye desire, when ye pray, believe that ye receive them and ye shall have them- Mark 11:24)

Varoluşumuzun tamamı düşüncelerimizin eseridir- Buddha (All that we are is the result of what we have thought- Buddha)

Biz birbirimizden ayrı iki özden oluşuyoruz, hayvanlarla ortaklaşa sahip olduğumuz bir gövde ve Tanrılarla ortaklaşa sahip olduğumuz bir ruh –Epiktetos

Düşüncelerimizin eseri olmayan, hiç bir şey yoktur - William Shakespeare (Nothing is, unless our thinking makes it so – W. Shakespeare)

Hayal edebiliyorsanız, yapabilirsiniz - Walt Disney. (If you can dream it, you can do it- Walt Disney)

İnsan düşüncelerinin ürünüdür. İnsan düşündüğüne dönüşür - Gandhi (A man is but the product of his thoughts. What he thinks he becomes – Gandhi)

Karanlık, karanlığı bertaraf edemez, bunu sadece ışık yapabilir - Martin Luther King Jr. (Darkness cannot drive out darkness; only light can do that- Martin Luther King Jr.)

Herhangi bir fikir, plan veya niyet, bunların tekrarlanması ile akla yerleştirilebilir -Napoleon Hill (Any idea, plan or purpose may be placed in the mind through repetition of thought. Napoleon Hill)

Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise “başaracağım” diye başlayarak sonunda “başardım” diyenindir- Mustafa Kemal Atatürk

Hayat yolunda ilerlerken, kendi evreninizi kendiniz yaratırsınız – Winston Churchill (You create your own universe as you go along- Winston Churchill)

Yazımın başında da belirtiğim gibi, çekim yasasını bilinçli olarak kullanabilmek, önce bu yasanın varlığına inanmakla başlar, ardından yasaları anlamak ile devam eder ve ancak bu iki koşulun tam olarak anlaşılması ile birlikte son aşamada uygulama ile tam anlamıyla deneyimlenebilir.

Sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...