Profilimi inceleme fırsatı bulduysanız, kişisel gelişim uzmanı yerine, kişisel dönüşüm uzmanı ifadesini kullandığımı dikkat etmişsinizdir. Gelişim yerine, dönüşüm ifadesini kullanmamın özel bir sebebi var.
İnsanların ve hatta tüm canlıların ruhsal seviyede tam, bütün ve eksiksiz olduğuna inanırım, evet, evren dahi daima genişlemekteyken, gelişime daima alan olacaktır, ancak kişisel gelişim ifadesi günümüzde daha ziyade, eksik olanı tamamlamak anlamında kullanıldığı için bu tarz bir kullanım benim içime sinmemekte.
Ruhsal seviyede evrenin tüm sırları tüm canlılara bahşedilmiştir, eksik olan bilginin eksikliği değil, bu bilgiye erişmekte zorlanmamızdır. Bu tür bir bilginin var olduğuna, var olsa dahi, bu bilgilere sınırlı zihinle ulaşılamayacağına yönelik genel kanı, sadece önyargı ve dayatmadan ibaret olup, aksini kendi varlığınızla deneyimleyebilmeniz için gerekli olan kişisel olarak gelişmeniz değil, düşünce ve inanç (dini inanç değil) kalıplarınızı "dönüştürmenizdir". İşte yaklaşık 15 senedir üzerinde çalıştığım konu da kişilerin gelişmesi değil, düşünce yapılarını dönüştürmesi üzerinedir.
İnsanoğlu daima sağlık, mutluluk, para, refah, aşk için "savaşmak" ihtiyacında hissetmiştir kendisini. Bu güzel şeylerin ancak sabır ve hakedişle kendisine geleceğine inanmış ve bir diğerine de bir şeyi istiyorsa uğruna "savaşmasını", "çok çalışmasını" tembih etmiştir.
Malesef tamamen iyi niyetlerle nesilden nesile aktarılan bu düşünce kalıpları sadece kişinin aleyhine işlemektedir. Şöyle ki, Evren, Allah, Kaynak, Güç, Tanrı nasıl isimlendirdiğiniz hiç farketmez; sınırsız sevgi, bolluk, bereket, sağlık, aşk ile doludur, Kaynak, bizim tabirimizle, iyi-kötü, fakir, zengin, güçlü, güçsüz ayırtetmeksizin bu olanağı tüm varlıklara sınırsız olarak sunmaktadır.
Ancak hep bahsettiğim ve bahsedeceğim gibi, bu sınırsız kaynak, havuz, evrendeki herşeyin oluştuğu gibi "titreşim" ve "enerji"den oluşmaktadır. Dolayısıyla o havuzdan istediğiniz titreşimi çekerek dünyevi koşullarda "madde" (yani mükemmel sevgili, iş, para, sağlık) olarak hayatınızda var etmenin tek yolu, titreşim havuzundan seçtiğiniz güzelliğe eş değer bir titreşimle havuza yani sınırsız evrene çağrı göndermekle mümkündür.
Başka bir ifade ile, bu havuzdan dilediğiniz titreşimi kendi hayatınıza çekerek maddesel forma kavuşturmak için yapacağınız hiç bir fiziksel aktivite (gece gündüz çalışmak, güzelleşmek için 24/7 yapılan spor ve estetikler, sağlık için sadece topraktan beslenmek vb.) aslında dileklerinizi gerçekleştirmek için GEREKLİ değildir, gerekli olan tek şey doğru titreşimi evrene göndermektir. Tabii bu tür aktiviteler sizi iyi hissettiriyorsa durmayın hemen yapın, buna hiç bir sözümüz olamaz lakin dediğim gibi ne deli gibi çalışmak, ne de dünyanın en güzel insanı olmak, ne de GDO'suz meyve yiyeceğim diye aylık bütçenizi zorlamak size dilediğinizi sonucu getirmez.
Getirseydi, deli gibi çalışıp da hala ayın sonunu zor getiren insanlar, çok güzel, çok yakışıklı ve zengin olmasına rağmen bir türlü aradığı aşkı bulamayanlara, ve ömrü boyunca tek bir sigara içmemesine rağmen akciğer kanserinden vefat eden kişilere rastlamazdık.
Unutmayın, siz evrene ruh seviyesinde, bir bütün olarak, sağlık, aşk, refah, bolluk, bereketle donatılmış ve tüm evrensel ve ruhsal bilgilere vakıf olarak geldiniz, dünya koşullarında bu unsurlara erişmeniz için "çalışmanıza" gerek yok, çünkü zaten bunların her biri size vakfedilmiştir, biz insanlar, malesef, "yokluk bilinci" ile donatıldığımız için, bunların aslında bizde olmadığını olması için çalışmamız gerektiğini öğrenerek büyüdük, oysa ki durum tam tersidir ve yaydığımız yokluk enerjisi ile bize sunulmuş olan unsurlardan zamanla uzaklaşmaktayız. (Bedensel olarak hasta, ve bir takım fiziksel eksikliklerle dünyaya gelen bebeklere gelince, bu gibi durumlarda dahi ruh bütünlüğünü korumakta olup, bu gibi durumlar, bu özel kişilerin dünya yolculuklarında özellikle seçtiği ruhsal deneyimlerdir, ruh iyileşip, iyileşmeyeceğine ise özgür iradesine göre karar verir).
Bu nedenle, bir şeyi dilerken, zaten sizde olduğunu unutmayın, sağlık dilemeyin, sağlıklı olmaya "izin verin", zenginlik dilemeyin "zenginliğe kendinizi açın, izin verin", aşk dilemeyin "aşka kalbinizi açın, aşk zaten her yerde, aşık olmaya izin verin".. Kısacası özünüzün dünyada varlık göstermesine, kendini maddesel olarak ifade etmesine "izin verin". İzin verme duygusu "rahatlık duygusu" ile eş değerdir, her ne düşünür ve yaparken bu rahatlık duygusunu hissediyorsanız işte özünüzün ortaya çıkmasına o zaman izin veriyorsunuz demektir =)
Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder