26 Mart 2016 Cumartesi
Panik Atak, Endişe ve Korkularla Baş Etme Yöntemleri
Ülkemizde yaşanan son derece üzücü ve ürkütücü terör olayları neticesinde, hepimiz, her an yanımızda bir patlama olacakmış gibi hissederek, sağımıza solumuza bakmadan, kalabalık yerlerde endişe duymadan hareket edemeyecek hale geldik. Hatta kimilerimiz gerekmedikçe evinden bile çıkmaz oldu. Tüm bu reaksyonlar oldukça doğal olmakla beraber, bu gibi olayların üzerimizde kalıcı bir etki veya fiziksel bir rahatsızlıkla sonuçlanmaması adına sizinle bir kaç yöntem paylaşmak isterim.
Özellikle bu gibi olayların neticesinde, panik atak rahatsızlığı sıklıkla başgöstermektedir. Kalabalık yerler, toplu taşıma gibi "kapana kısılmış" hissettiğiniz yerlerde panik atak daha sıklıkla görülür.
Belirtileri şu şekildedir;
-ölecekmiş gibi hissetmek, endişe, korku duygularının sizi paralize edecek boyutlara ulaşması
-terleme, ateş basması, üşüme
-nefes almada güçlük, boğulma, sıkışma korkusu
-göğüs sıkışması, kalp çarpıntısı, kalbin fırlayacakmış gibi atması
-çıldıracağını düşünmek, başkasına zarar verme korkusu, algılama güçlüğü
-çevrenin gerçek olmadığını düşünme
Panik atak rahatsızlığının fiziksel belirtileri o kadar kuvvetlidir ki, kimi zaman kişi, kalp krizi geçirdiğini, veya ciğerlerinden bir problem olduğunu zannederek acile koşma gereği duyar. Yapılan tetkikler sonucu ise, fiziksel hiç bir rahatsızlık bulunamaz. Bu durumun bir kaç kere nüksetmesi ile birlikte, kişi tekrar tekrar tetkiklerini yaptırmasına rağmen, fiziksel bir sebebe varılamayınca, rahatsızlığın panik atak olduğu yönünde teşhis konulabilir.
Panik atakın tedavisi malesef, çoğunlukla sakinleştirici (anti-depresan) ilaçlar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu şüphesiz ki etkili bir yöntem olmakla beraber, benim çok taraftarı olmadığım bir yaklaşımdır. Niye diyecek olursanız, panik atakın oluşma sebebine dair FİZİKSEL/TIBBİ bir sebep ÇOĞU ZAMAN bulunmamaktadır. Kısacası, panik atakın tam olarak neden olduğu tespit edilememekle beraber, travmatik olaylar, ve yoğun stresin panik atak rahatsızlığının baş sebepleri olduğunu söylemek çok mümkün.
Özellikle, yaşam alanında güvende olmadığını düşünen kişi için, ego/zihin, savunma ve hayatta kalma moduna geçme ihtiyacı duyar, bunu şöyle düşünün, her ne kadar medeni bir ortamda bulunsak dahi, ego/zihin kendisini vahşi hayvanların arasında bir ormanda her an saldırıya uğrayacakmış gibi hisseder, bunun sonucunda da beden/vücut tüm organları ile birlikte teyakkuza geçer, yani fazlasıyla adrenalin ve diğer gerekli salgıları salgılar, bu durum karşısında işte beden de kalp çarpıntısı, terleme, bulantı, sıkışma gibi fiziksel belirtiler göstermeye başlar. Ancak bedenin bu derece sarsılmasının nedeni, kendisinin "saldırı/savunma modunu" geçmesini gerektirecek alt bir endişe ve korku duygusunun varlığıdır.
Kısacası arkadaşlar, olay tamamen zihinde başlamakta ve zihinde bitmektedir. Ve hep söylediğim gibi, zihninizin üzerinde hakimiyet kurma ve, duygu ve düşüncelerinizi yönlendirebilme yetisine herhangi bir ilaç olmaksızın, SAHİPSİNİZ, ilaç son çare olmalıdır. Ancak bu hakimiyeti kurmanız için biraz çalışmanız gerekli.
Öncelikle, kendi zihniniz ve dolayısıyla da bedeniniz üzerinde kontrolü sağlamak istiyorsanız mutlaka ama mutlaka ÖZ BENLİK yani İÇ SESİNİZLE iletişim halinde olmalısınız. Öz benlik/iç sesle iletişim halinde olmakla, egonun sesini birbirine karıştırmayın. Unutmayın; Ego, kontrolcüdür, korku ve endişe duyguları, saldırı ve savunma duygularından beslenir, sesi yüksektir ve rahatlatıcı değildir, bedensel his olarak, ses zihninizin içinden gelir, kalbinizden gelen yumuşak bir ses değildir, serttir. İç sesiniz ise, naziktir, rahatlatıcıdır, herşeyin yolunda olması yönünde sizi destekler, sizi daima destekleyici şekilde telkinlerde bulunur, sevgi hissinden beslenir, adeta biri size sarılıyormuş gibi hissedersiniz.
İç sesin nazik sesi, egonun kontrolcü yüksek sesi karşısında çoğu zaman kendini duyuramaz, bu nedenle, her gün 10 dakika meditatif bir halde kendinizi sakinleştirmeniz ve günün üzerinizde bıraktığı kalıntılardan arınmanız tavsiye edilir. Unutmayın, meditasyon düşünceleri durdurmaya çalışmak değil tam tersi, hiç bir müdahalede bulunmadan, her bir düşüncenin akıp gitmesine izin vermek yani düşüncelerinizin tasmasını bırakmak anlamına gelir. Meditasyonu alışkanlık haline getirdikten sonra, ego ve zihninizle konuşarak, onu telkin etmeniz gerekir. Ego/zihnin tutumu 5 yaşındaki bir çocuğun tutumuyla eş değerdir, bu nedenle, ego/zihinle konuşurken, oldukça net, sade bir dille ve onu ikna edecek şekilde konuşmanız gerekir.
Örneğin; egonuz ve zihninize özellikle panik olduğunuzu hissettiğiniz anlarda, "savunma ve saldırı moduna geçmene gerek yok, kontrolü bana bırak, şu an güvendesin, evrenin, meleklerin koruması altındasın, şimdi rahatlamanı rica ediyorum, her nefeste biraz daha rahatlıyorsun, tüm kasların, hücrelerini serbest bırak, kalbini rahat bırak, ciğerlerini rahat bırak, şimdi sakinleşiyorsun" şeklinde telkinlerde bulunmanız son derece faydalıdır, bu esnada derin derin nefes alıp vermenin önemini de belirtmek isterim.
İlaveten, tüm reiki ustalarının kullandığı bir korunma yöntemini de sizinle paylaşmak isterim. Evden çıkmadan, gününüze başlamadan, kendizi, evinizi ve sevdiklerinizi, nazar boncuğu renginde bir ışık ile sarmalayın, adeta ışıktan bir çember içerisinde olduğunuzu hayal edin... Bu imgeyi gerçekleştirirken, "şimdi beni ve sevdiklerimi korumanı rica ediyorum, negatif, bana ve sevdiklerime zarar verecek hiç bir şey bu duvarı aşamaz. " şeklinde enerjiye talimatınızı gönderin. Unutmayın, enerji katı değildir, ve sizin talimatlarınıza, sözünüze uygun olarak anında form değiştirebilme özelliğine sahiptir, hızlıdır.
Meleklerle çalışma konusuna yatkınlık duyuyorsanız, yukarıda bahsettiğim imgeleme çalışması ile birlikte Başmelek Mikail'in sizi korumasını rica edin. Ben tüm melekler ile çalışmamakla beraber, özellikle Başmelek Mikail ile sıklıkla çalışırım ve bu enerji formunun yüreklendirici, korumacı ve güven veren ışığına son derece güvenirim, işe yaradığı konusunda da size garanti verebilirim =)
İlaveten, çekim yasası uyarınca şu kuralı unutmayın "neden korkarsanız, o, başınıza gelir"... Korkmayın..çekim yasasına güvenin.... " bana bir şey olmaz, ben şanslıyım" gibi bir söz işte bu gibi durumlarda inanılmaz faydalıdır. Siz hangi duyguyu beslerseniz, o duygunun karşılığını görürsünüz, yani herşey aslında sizin elinizde, kendinize hangi durumu layık görürseniz, o durum içerisinde kendinizi bulacaksınız.
Şimdi, bugün, ve daima güvende ve huzurlu olmayı seçin.
Herkes için faydalı olmasını seçiyorum.
Sevgilerimle
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Geleceği Bilmenin Sırrı
Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil. Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*, Geleceği ...

-
Herkese merhabalar, Sizlerden Reiki Eğitimi ile ilgili birçok soru alıyorum, umuyorum ki bu yazımda, bu sorularınızın bir ç...
-
Herşeyin çözümü sevgide… Sevgi herşeyi fetheder.. Sevgi içimizde.. Bu sözler, kişisel gelişim denince ilk akla gel...
-
Rezonans kanunu; en basit anlatımıyla, birbirine benzeyen frekansların birbirine uyumlanması ve birbirini çekmesi olarak tanımlanabilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder