İlişki dosyamıza, herkesin aklında olduğunu bildiğim ikinci en önemli konuya geçiyoruz, özellikle kadınların dert yandığı, aldatılma problemi konusunu bu yazımızda inceliyor olacağız.
Şimdi diyebilirsiniz, İrem, hadi herşey enerji, çekim yasası daima devrede, e iyi de hiçbir şey yapmama rağmen, tüm sevgimi, kalbimi herşeyimi partnerime vermeme rağmen, neden gün sonunda terkedilen, aldatılan, başka kadına/erkeğe tercih edilen hep ben oluyorum? İlahi adalet yok mu, ben nerede hata yaptım, kötü bir insan değilim ki? Bu sözleri ve yakınmaları o kadar sık duyuyorum ki..
Öncelikle, şunu belirtelim, evrende ödül ve ceza sistemi diye bir şey yoktur..evrende kötü veya iyi diye bir şey de yoktur, herşey nötr'dür ancak her birimiz her bir olayı kendi algımız çerçevesinde, iyi veya kötü olarak etiketleriz. Biri için "kötü" olan, başka biri için "iyi" olarak nitelendirilebilir, biri için "ödül" olan başkası için bir "ceza" olabilir. Tüm bunlar subjektif ve insan yapımı kavramlardır, ve ilahilikle hiçbir ilgisi yoktur. Bizlerin karma olarak nitelendirdiği sistem de bir ilahi adalet sistemi değildir, karma gönderilen enerjinin kaynağına geri dönmesinden ibarettir. Bu çerçevede geri dönen enerjinin "iyi mi" "kötü mü" olarak algılanacağı da tamamen kaynak kişiye bağlıdır. Bu konuya birazdan döneceğim.
Şimdi, her zaman olduğu gibi ana kuralımızı hatırlatarak konuya başlamak isterim:
Evrende herşey enerjidir ve canlı cansız her varlık sürekli titreşen, devinim halinde olan frekanslardan oluşur, benzer frekanslar tıpkı bir telsiz sinyalı gibi, diğer benzer frekanslarla eşleşir. Bu kuralın hiç bir olay özelinde bir istisnası bulunmamaktadır. Zira bu bir fizik kuralıdır, ve her daim aynı şekilde işlemektedir. Hangi fizik kuralı diye soranlara, kuantum fiziğinin temellerini araştırmalarını kesinlikle öneriyorum!
Şimdi gelin bu ana kuralımızı "aldatma" konusuna uygulayalım:
Aldatma ve ihanetin genel frekans özelliği "yalan" teması etrafına şekillenir.
Yalan nedir?
Yalan, var olanın, olduğu gibi ifade edilmediği her türlü davranışsal, duygusal, zihinsel ve sözel durumdur.
Beyaz yalan, küçük tatlı yalan, büyük yalan diye bir şey yoktur, yalanın çeşitleri de yoktur, yalan, yalandır.
Yalan sadece sözlerle söylenmez.
- Bir konu hakkında belli bir şekilde düşünüp, karşınızdakini kırmamak adına, bir filtre mekanizmasından geçirip başka türlü bir şekilde düşüncelerinizi ifade ettiğiniz her an yalan söylemektesiniz.
- Bir konu hakkında belli bir şekilde düşünüp, düşüncelerinizi olduğu gibi ifade edip, vefakat davranışlarınızda uyumsuz bir duruş gösterdiğiniz her an yalan söylemektesiniz.
- Bir konu hakkında belli bir şekilde hissedip, bu hislerin size fayda sağlamayacağını düşünerek, hislerinizi bastırdığınız ve ifade etmediğiniz her an yalan söylemektesiniz.
- Belli bir konu hakkında zihninizde farklı bir senaryoyu yaşatıp, bundan keyif alıp, ardından fiziksel dünyada aynı senaryoyu birilerine zarar verebileceği nedeniyle gerçekleştirmekten imtina ettiğiniz her an yalan söylemektesiniz. (Önemli not: Zihin, imge ile gerçeği birbirinden ayırt edemez, dolayısıyla zihninizde canlandığınız her senaryo frekans bazında "gerçekleşmiş" olarak kabul edilir! Evren için madde formundaki yalan ile imgesel formdaki yalan tamamen aynı ve son derece gerçektir! Bu alanda çok çeşitli deneyler de yapılmıştır, en bilinen örnek, fiziksel olarak spor yapan kişi ile, imgesinde spor yapan kişinin benzer reaksyonları göstermesidir.)
Gördüğünüz gibi, esasında birçoğumuz günlük yaşantımızda dürüst davrandığımızı zannedip, bir gün içerisinde sayısız kez yalan söylüyoruz. Yalan sadece bir başkası aleyhine gerçekleştirilen bir eylem değildir. Yalan kapsamına giren her türlü eylem, söz, duruş, davranış, duygu ve düşünce aynı zamanda içinde kendinize de İHANETİ barındırır.
Neden mi? Siz karşınızdakine her yalan söylediğinizde, sadece karşınızdakine değil, kendi esas duygu, düşünce, istek ve duygularınızı da görmezden gelerek, bastırarak veya değiştirerek öncelikle KENDİNİZE ve ÖZÜNÜZE ihanet ediyorsunuz.
Aldatma eylemi, yalan temasının görüldüğü suretlerden sadece biridir. Ana kuralımız neydi; evrende herşey enerjidir, benzer frekanslar benzer frekansları çeker, enerji daima kaynağına geri döner (karma).
Hayatında "iyilik yapma" ve "başkasını kırmama" adına, tamamen iyi niyetle, hayatı boyunca yalan söylemiş, bir yalanı yaşamış bir çok insanla karşılaşıyorum, bu insanlar fedakarlıklarının karşılığının "aldatma" ve "terkedilme" olması karşısında o kadar yıkılıyorlar ki! Oysa ki ne demiştik, hiçbir enerji, iyi veya kötü değildir, sadece enerjidir, ve benzer enerjiler birbirini çeker. Dolayısıyla, her ne kadar iyi niyetle de davranıyor olsanız, her ne kadar, sizin kendi subjektif düşüncelerinize göre kimseye zarar vermemiş de olsanız, frekans olarak "yalan" frekansı ile hareket etmektesiniz, dolayısıyla bu frekansın çekeceği frekans sadece daha fazla yalan olacaktır.
Aldatma eyleminin altında müthiş bir kaygı ve korku teması da bulunmaktadır, zira aldatma, kişiden habersiz olarak yapılan bir yalan eylemidir. Zira, hiç bir aklı başında partner, kendisinin aldatıldığını açık ve seçik olarak bildiren bir insanla beraber olmak istemez, bu nedenle kişiler, mevcut partnerlerini kaybetmemek adına, onlardan habersiz olarak başka bir kişi ile beraber olmayı tercih ederler. Bu nedenle, aldatma eyleminin altındaki diğer bir frekans kayıp korkusudur. "Ne yardan, ne serden!" sözü tam da bu kişiler için söylenmiştir.
Peki bizler, beyaz yalan olsun, başka tür bir yalan olsun, neden böyle bir eyleme girişiyoruz? Tam da aldatma ile aynı sebepten, bir başkasını kırmamak ama daha da önemlisi, karşımızdakini kaybetmemek! Yalan söylemenin altındaki en temel duygu "korkudur" ve genellikle bu korku "kayıp korkusudur".
Bir çok aldatılan kadınla görüşmem sonucunda, her ne kadar hiçbiri partnerlerini fiziksel olarak aldatmamış olsa da, öncelikle istisnasız hepsi, bahsettiğim şekilde "fedakarlık" ve "iyilik" temaları altında daima en başta kendilerine daha sonra da partnerlerine yalan söylemiş bulunmaktadır, bir başka durum ise, her ne kadar yine fiziksel olarak bir aldatma meydana gelmemiş olsa da, bu kişiler duygu ve düşüncelerinde partnerlerini sayısız kez aldatmışlardır. Yoğun bir şekilde "yalan" frekansı yayan bir kişinin, karşısından dürüstlük beklemesi mantıksızdır, biraz önce de dediğim şekilde, fiziksel aldatma, yalanın suretlerinden sadece biridir, evren için fiziksel aldatma ile sözel, davranışsal, duygusal ve zihinsel yalan arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır, hepsi aynı frekansın suretleridir. Kendi duygu, düşüncelerini ve hatta hayallerini gözardı ederek, herşey iyiymiş gibi yaşayan, davranan, kendini bu şekilde yansıtan herkes hem kendini hem de karşısındakini aldatmaktadır. Bu frekansa yoğun olarak sahip olan kişilerin, aldatmaya meyilli insanları hayatlarına çekmesi ve ardından da aldatılmaları çekim yasasının adeta bir kanıtıdır, zira benzer frekanslar daima benzer frekansları çeker.
Eğer, aldatılmışsanız, benzer yalan temaları ile karşılaşmışsanız, evet, öncelikle, kendinizi irdelemeniz, kendinize ve başkalarına karşı ne kadar dürüst olduğunuzu objektif bir şekilde değerlendirmeniz gerekir. Acaba bugüne dek, kaybetme korkusu ile kaç kişiye yalan söylediniz, yani aldattınız?
Bu döngüden çıkmak istiyorsanız, bir an önce, kayıp korkunuzu gidererek, hem kendinize, hem de karşınızdakine tamamen şeffaf ve dürüst olmayı öğrenmeniz gerekir. Her ne kadar karşınızdakini kırmamak adına bazı gerçekleri değiştirerek karşınızdakine sunuyor olsanız da, bu karşınızdakini aldatmaktır, ondan gerçekleri saklamaktır. Yalan söyleme alışkanlığınızı lütfen bu prensip çerçevesinde değerlendirin.
Gelelim ilahi adalet meselesine, siz kendinize yalan söyleyerek zaten bir karma oluşturmuş oluyorsunuz, aldatılma olayı ise bu karmanın karşılığı, yani enerjinin kaynağına geri dönmesi. Ardından, aldatılan kişi, karşısındakinin ilahi adaletle cezalandırılmasını bekliyor, evet o kişinin eylemi de kaynağına geri dönecektir, ancak bunun hangi surette geri döneceğini bilemeyiz, örneğin sizi aldatan kişi hayatı boyunca muhteşem bir ilişkiye sahip olabilir, ancak bu kişi iş hayatında "kazık" yiyebilir, yalan temasının görüleceği suretler çok farklı görünümlere ortaya çıkabilir. Ancak şunu daima hatırlayın:
Aldatılan kişi mutlaka aldatmıştır, aldatan kişi ise mutlaka aldatılır.
Taa ki taraflar içinde bulundukları döngünün farkına varana kadar, kısacası siz her ne kadar ilahi adalet tek taraflı işliyor zannetseniz de, karma esasında iki taraflı olarak işlemiş bulunmaktadır. Hiçbir şey durup dururken sizin güzel başınıza gelmemiştir.
Aldatma, fiziksel olarak partnerinizi aldatmak şeklinde gerçekleşebileceği gibi, kendi hayallerinizi yaşamamak, fedakarlık ve iyilik sureti altında esas düşüncelerinizi gözardı etmek gibi çok farklı suretlerde vuku bulabilir.
Aldatılmak bir kader, şans, talih işi değildir, herşeyde olduğu gibi tamamen ve doğrudan sizin öz enerjinizle ilgilidir, en başta kendi duygu, düşüncelerine ve isteklerine saygı gösteren bir kişinin, aynı şekilde karşı taraftan da dürüstlük ve saygıdan başka bir davranış biçimi görmesi imkansızdır.
Kaybetmekten korkarak hareket ettiğiniz her an, her ne kadar dünyanın en büyük iyiliklerini, fedakarlıklarını da yapmış olsanız, kaybetme korkusu sadece, adı üstünde kaybetmeyi beraberinde getirir. Bu nedenle, sonuçlarından korkmadan, en başta kendi duygu düşüncelerinize saygı göstererek ardından da karşınızdaki kişilere saygı göstererek, daima dürüst olmayı prensip haline getirin.
Dürüstlük sevginin en güzel formlarından biridir, iyi niyet sureti altında söylenen yalan, kesinlikle içinde sevgi frekansını barındırmaz, olsa olsa, acıma, sempati, kaybetme korkusu gibi düşük frekanslı duyguları içinde barındırır.
Yarın sizler için tertemiz, şeffaf, yalandan uzak, dürüst bir sayfa olsun=)
Sevgilerimle
Birebir ilişki terapisi talepleriniz için fitsoulfitmind@gmail.com adresine yazabilirsiniz.