5 Mayıs 2017 Cuma

Yanlış Anlaşılmış Sözler: Sevdiğiniz İşi Yapın Hayat Boyu Çalışmayın




"Arkadaşlar işinden istifa edip, şirin tatlı bi cafe açmak isteyen başka gerizekalılar varsa bizimkini devrediyoruz"

Bu efsane twit'i hepiniz görmüş ve tahminimce benim gibi çok gülmüşsünüzdür.  Twit sahibi belki gerçekten bu durumu yaşamış, belki de kendi yaşamasa dahi, bu durumu yaşayan bir çok kişinin duygusuna tercüman olmuştur.

E ne oldu, hani, herkes sevdiği işi yaparsa, hem daha mutlu hem de zaman içerisinde daha fazla bolluk ve maddi imkanlara kavuşurdu? E noldu, hani evren cesuru desteklerdi? Hani kurumsal hayat tü kakaydı, modern kole olmaktansa, kendi işini yapmak daima daha keyifli ve kazançlıydı? 

Bu ve benzeri durumlara şahit olduğumuzda, içimizde işini bırakıp kendi işini yapma sevdasıyla yanıp tutuşan bir çok kişinin de ateşi sönüyor elbette ve zaten cesareti pamuk ipliğine bağlı olan bu kişiler, adım atmaya iyice çekinir hale gelerek normal rutinlerinde, memnun olmamalarına rağmen hayatlarına devam etme kararı alıyorlar. 

Her ne kadar bu twit'e çok gülmüş olsam da, bu şekilde düşünen kişilerin çok büyük hatalar yaparak bu olumsuz sonuca ulaştıklarını da ilave etmek isterim. 

1. Kurumsal Hayat Modern Köleliktir

Öncelikle bu görüşün herkes için geçerli olmadığını belirtmek isterim, kurumsal olarak bir yerde çalışan bir kimse, huzurlu ise, yaptığı işi seviyor ise, ekip arkadaşları ile uyumlu ise, neşesi, keyfi maddi durumu yerinde ise, bu kişinin işini bırakması için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Dolayısıyla, ne bağımsız çalışmak, kurumsal olarak çalışmaktan iyidir, ne de kurumsal bir yerde çalışmak, bağımsız çalışmaktan daha iyidir. Bu tamamen kişinin yapısı, memnuniyet, huzur, tatmin  duyguları ve maddi kazancı ile ilgili düşünceleri ile ilgilidir.  

2. Mutlu Uyuyanlar

Birinci prensibimizi netleştirmekle beraber, bir de, halinden memnun olduğunu zannedip de, esasında, alışkanlık ve tembellik duygularını mutluluk duygusu ile karıştıranlarımız var. Bu kişiler ile yarım saat sohpet ettiğinizde, esasında kişinin yapmakta olduğu işin hiçbir şekilde esas hayalleri ile örtüşmediğini vefakat hayatın onları bu yola sürüklediğini farkedebilirsiniz. Bu kişiler için hayaller mazide kalmış olup, bu hayallerin değil zaman zaman akıllara gelmesi "artık" gerçekleşmesi de imkansız bir hale gelmiştir. Elbette, bu düşünce, görecelidir ve sahte bir inancın ürünüdür. 

3. Sevdiğin İşi Yaparsan Hayat Boyu Çalışman Gerekmez

Bu prensibin sonuna kadar arkasında duran biri olarak, bu prensibin peşinden koşanların sıklıkla düştüğü hatalar, kişileri 1. kutuya  yani,  "kurumsal hayat modern köleliktir" kutusuna geri döndürür. İlk etapta zaten bu düşüncesi ile 1. kutudan, 3.kutuya geçmeye çalışan kişi, 3. kutunun getirdiği hayal kırıklığı karşısında, mecburen, istemeye istemeye, tekrar 1. kutuya dönmek durumunda kalır ve hiç olmadığı kadar kapana kısılmış hisseder. İlk başlarda, kurumsal hayatın getirdiği garanti gelir, kişiyi rahatlatsa da,  yaklaşık 1. senenin sonunda, kişinin içindeki "bağımsızlık" ve "özgürlük" arzusu tekrar kişiyi rahatsız etmeye ve kişi yeniden kendini köle gibi hissetmeye başlar. Unutmayın ki, bir kişinin içinde bir arzu uyanmış ise, bu arzu ancak bir süre bastırılabilir, bastırılan her duygu ise, eskisinden de kuvvetli bir ivmeyle kendini var etme çabası içine girecektir. 

İşte bu yazım, 3. kutudan, 1.kutuya dönmek zorunda kalanlar ile, bu durumu yaşamamak adına 1. kutuda sıkışıp kalanları özellikle ilgilendiriyor.

Öncelikle,  "sevdiğiniz işi yapın" tavsiyesi,  "kolay para getiren işi en hızlı yoldan yapın" anlamına gelmemektedir. Bu durumun anlaşılması bir bağımsız çalışan için hayatsal bir önem arzetmektedir.

Kurumsal hayatın çarklarında sıkıştığını hisseden, ve gelirinin belirli sınırlar içerisinde kaldığını ve kalacağını düşünen ve bundan çok daha ötesini hayal eden kişi, kendi işini kurmak üzere niyet edebilir.  Odağı daha büyük maddi gelir olan kişi, bunu en kolay ve en hızlı şekilde gerçekleştirmek yönünde zihin kaslarını çalıştırmaya başlar.  Bu şekilde çalışmaya başlayan zihin,  örneğin, bir insanın ne olursa olsun yeme ve içme alışkanlığından vazgeçmeyeceğini tespit ettikten sonra, kendisi de yine bu yönde bir girişim gerçekleştirmek yönünde hareket eder.  Özellikle büyük şehirlerimizde artan cafe ve ufak restaurant sayısı da bu mantıkla ivme kazanmaktadır. Örneğin, "kahve kültürü" özellikle Avrupa'da son derece gelişmiş olup, Türkiye de bu trendi takip eden ülkeler arasında yerini almıştır, bunu tespit eden girişimcilerimiz de aynı trendi kendi şehirlerinde uygulamaya koymuşlardır. 

Ancak, bu trendi takip eden çok çok az girişimcinin "kahve dükkanı" açmak esas hayalini oluşturur, ve bu girişimcilerden çok çok azının gerçekten kahve kültürüne özel bir sevdası ve ilgisi vardır. Sadece ticaret odağı ile yapılan, biraz klişe de gelse kulağa, içine sevgisi, özeni, yaratıcılığı, şahsi unsurları, kendinden bir parçayı severek koymayan her kişi, ne kurumsal bir işte ne de bağımsız olarak yaptığı işinde istediği olumlu tepkiyi ve maddi bağımsızlığı yakalayamaz. 

Bu kişiler kurumsal bir işi de aynı mantıkla seçen kişilerdir,  hızlı ve garanti gelir, yapılabilir ve sürdürülebilir bir iş... 

Bakın bu denklem esasında, "kolay para" kazanmanın başka bir yoludur, neden derseniz, kurumsal bir şirkette iş getirmek, iş yaratmak, çevre edinmek gibi sorumluluklarınız limitlidir. Siz, sadece size verilen işi şirket standartlarına uygun bir şekilde gerçekleştirdiğiniz takdirde, maaşınızı alırsınız, bu kadar basit. Satış işinde çalışanları bu denklemden ayırmakla birlikte, genellikle kurumsal işlerin en büyük avantajı "kolay" olmasıdır. Oysa ki bağımsız çalışan, iş getirmek, iş yaratmak, iş geliştirmek, çevre edinmek ve daima stabil ve tercihen artan bir standartta hizmet vermekle yükümlüdür.  

Örneğin bugün yıllardır muhteşem kekler yapan bir cafe, sadece 2-3 hafta bile ürünlerinde aynı standardı yakalayamasa, müşteri kaybı yaşar, oysa ki kurumsal bir işte 2-3 hafta performans düşüklüğü veya bir önceki aydan daha az bir performans gösterirseniz o ayın sonunda maaşınız o oranda düşmez, elbette ki istikrarlı bir düşüş karşısında iş kaybı yaşayabilirsiniz, ancak bağımsız çalışan için ufacık bir performans kaybı, anında gelirine yansıyacaktır. Bu anlamda kurumsal iş "kolay ve garanti para" olmasından ötürü çoğunluk tarafından tercih edilmektedir, ancak elbette kimi kişiler kolay ve garanti para seçeneğini, hayalleri veya bağımsızlıklarını temin etmek uğruna bırakmayı tercih edebilirler. 

Hayalleriniz için mi, Bağımsızlığınız için mi, Daha fazla maddi gelir için mi?

İşte en önemli soru budur, neyi ne için yaptığınızı tespit etmeden, hangi kök düşünce ile hareket ettiğinizi farketmeden, yaptığınız işte başarılı olmanız mümkün olmaz. 

Bugün sadece daha fazla maddi gelir ideali ile kendi işini kurmak yönünde hareket eden kimse, "yokluk", "kaygı", "paraya saplantı" gibi duygularla kendi işini kurmaya yönelirse, evren ve hatta insanlar onu desteklemeyecektir. Bu, bu kadar basittir.  Yaydığınız frekans "açlık" frekansı olduğu için, eninde sonunda size geri dönecek enerji formu da daha fazla "açlık" ve "yokluktur". 

Bugün sadece bağımsızlığı için herhangi bir işi yapabilecek bir kişi, o işle ilgili özel bir ilgisi, sevgisi olmadığı takdirde bir süre sonra, yukarıda da bahsettiğim gibi, stabil ve devamlı artan bir performans göstermek durumunda kalacağı ve idari işler tamamen kendi sorumluluğunda olduğu için, bu sorumluluklar kendisine zaman içerisinde bir yük gibi gelecek, kişi bu sorumlulukları ya bir robot gibi, sadece yapmak zorunda olduğu için gerçekleştirecek veya bir süre sora kurumsal bir işte yorulduğundan çok daha fazla yorulduğunu, tükendiğini farkedecek, ve esasında bağımsızlık için çıktığı bu yolda, bu sorumlulukların kendisini sıkması nedeniyle, aynı kurumsal hayatında olduğu gibi kendi yarattığı koşullar nedeniyle yine "köle" duygusundan kurtulamayacaktır.  Bu gibi işleri sadece zorunluluktan gerçekleştiren kişinin, işinde ilerlemesi de mümkün olmaz, zira ilerleme ancak şevk, motivasyon ve heyecanın olduğu durumlarda gerçekleşebilir.

Hayalleri için, işini bırakan bir kimse ise, gerçekten sevdiği işi icra etme aşkıyla işini bırakıyor ise, para kazanma arzusu ikincil plandadır, para odaklı değil, hayalini en güzel şekilde gerçekleştirme odağı ile hareket eder. İşini gerçekleştirmenin gereği olan idari işler ise, o kişiye yük gibi gelmeyeceği gibi kişi, işine katkı sağlayan her şeyden zevk duyacaktır. Bu anlamda bağımlılık veya bağımsızlık bir konu olmaktan çıkacaktır.  İşte sadece bu kişiler,  sevdikleri işi yaptıkları için, hayat boyu çalışmıyor duygusunu yaşayabilirler.  

Gelelim evrenin cesuru desteklemesi kısmına, çekim yasasının en önemli prensibi, yaydığınız enerjinin karşılığını almanızdır. İşini sevgisiyle büyüten, çocuğu gibi bakan ve geliştiren bir kimsenin yaydığı enerjinin karşılığı sizce ne olabilir? Yokluk, açlık, zorlanma mı, yoksa mutluluk, özgürlük, başarı ve maddi gelir mi? Herkesin yanıldığı en büyük nokta parayı çeken en büyük unsurun "zeka" ve "çalışkanlık" olduğu yönündedir, bu unsurların katkısı elbette yadsınamaz ancak, işinize herhangi bir sevgi beslemiyorsanız, yaratıcı zekanızı ancak bir yere kadar çalıştırabilir, çalışma şevkinizi bir yere kadar koruyabilirsiniz.  Dolayısıyla, parayı çeken en önemli frekans sevgi ve neşe frekansıdır! Bunu asla unutmayın.

Tatlı bir cafe, veya bambaşka bir iş... bir cafe tutarken, diğerinin kapatması, aynı işi yapan iki kişinin çok farklı deneyimleri yaşaması...  işin sırrı, işinizi gerçekten sevmeniz, ve yaptığınız işin hayallerinizle örtüşmesidir, bu nedenle hangi işin "tutacağını" veya "kapatacağını" zihinsel bir analizle ancak bir yere kadar doğru tespit edebilirsiniz. Bu konuda genel bir kural yoktur, bugün cafe açmak isteyen biri yukarıda bahsettiğim prensipleri göz önünde bulundururak bu işe girişiyorsa, başarısız olması imkansızdır.  Bu nedenle, moralinizi yukarıdaki twit'in de ifade ettiği durumlar ve şahit olduğunuz deneyimler bozmasın. 

Başarı son derece kişisel bir deneyimdir, aynı alanda 100 kişinin başarısız olması, sadece bu 100 kişinin zihinsel, bedensel ve ruhsal aksiyonları ile ilgilidir ve sizi bağlamaz. 2. kutu olan mutlu uyuyanların ise, öncelikle hayal etme becerilerini ve alışkanlıklarını yeniden kazanmaları gerekmektedir, bu kişiler hayallerini o derece unutmuşlardır ki,  hayallerini gerçekleştirme aşamasına gelmeleri söz konusu dahi olamaz, siz de kendinizi bu gruba dahil hissediyorsanız, öncelikle, " eğer hiç bir kaygım, ve korkum olmasaydı hayatta ne yapmak isterdim" sorusunu kendinize sorun, hayalinizin şu aşamada yapılabilir veya yapılamaz olması hayal kurmanızı engellememelidir. Siz sadece ilk aşamada, sadece sınırsızca hayalinizi kurun, bu gerçekleştirmenin ilk adımıdır. 

Sevgilerimle



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...