Bugün sizle bir çocukluk anımı paylaşmak istiyorum. Bu anının beni çekim yasasını araştırmaya itmesindeki rolü çok büyüktür, ancak değerini yenilerde farkediyorum.
Ufakken en sevdiğim oyun, okul sonrası eve dönüşte, evde "öğretmencilik" oynamaktı.
Kendim her zaman öğretmen olur, hayali öğrencilerime dersler verir, kimi zaman onlara kızar, kimi zaman da başarılarından ötürü tebrik ederdim. Her gün derslerimde yeni bir konu işlenirdi. Bir süre sonra, bir gün önce hayali öğrencilerimle yaptığım ders ve konuşmaların hatta tebrik ve azarların ertesi günlerde kelime kelime birebir olarak yaşandığını farkettim. Biz büyük aklımızla, "aman canım zaten sınıfta yaşanan üç-beş tekrarlayan olay var, tesadüftür" desek de, ben o zaman o çocuk aklımla, önce hayalimde canlandırdığım detayların ertesi gün birebir aynısının meydana gelmesini şaşırtıcı değil ancak araştırılacak bir konu olarak düşündüm, ve bu sefer bilinçli olarak ertesi gün sınıfta ne yaşanmasını istiyorsam bir kaç gün öncesinde benzer bir oyunu evimde canlandırmaya başladım. Ancak bu oyunu benden başkasının oynamadığını farkettiğimde, hiç bir zaman kuralların dışına çıkmayan bir çocuk olarak, ben de bu oyunu oynamayı bıraktım ve "tesadüfler de" sona erdi.
Bu anımı takip eden 7-8 sene sonra da, zaten kişisel gelişim yolculuğuma da başlamış oldum.
Bu anıdaki değer ve dersleri görmenizi isterim:
1. Çocuklar, hayal güçlerinin yaratıcı bir güce sahip olduğuna doğal olarak inanırlar, bu nedenle, hayalleri üzerinde saatlerce "oynayabilirler", hayallerini en küçük detayına kadar tasarlarlar ve hatta bir çoğu benim gibi bu oyunu kendi kendilerine yüksek sesle de "oynarlar". Bu bir yetenek değil, doğal bir güdüdür. Bu güdüyü çocukluktan çıktıktan sonra kaybettiğimiz için, artık yaratıcı gücümüzü unuturuz. Çocuklarınıza hayallerinin ne kadar önemli olduğunu, bu özelliklerini hayat boyu kullanmaları gerektiğini ve hep olumlu hayaller kurmaları gerektiğini öğretin.
2. Çocuklarınızın etrafında sürekli "gerçek yaşamla" karşılaştıklarında neler olacağını anlatmayın. Bu çocuğun, mevcut rahatlığını, mutluluğunu, güven duygusunu zedeler. Böyle bir şey söylediğiniz zaman çocuk mevcut durumunu kaybedeceği bir gün olduğuna inanır daha da önemlisi kendi mevcut yaşantısının "gerçek" olmadığına bir "yalan" olduğuna inanır, bu da çocukken keyif aldığı "hayal kurma", "iç sesini dinleme ve konuşma" gibi oyunların işe yaramaz birer "yalan" olduğunu zihinlerine kodlamalarına sebep olur. Çoğu genç insanın mükemmel bir gençlik geçirip, korkunç bir 25-45 yaş dönemi geçirmeleri bundandır. Mutluluk ve özgürlük sadece çocukluk dönemine mahsus bir hediye değildir, ancak hepimize öğretilen malesef budur.
3. Bir çocuk olarak çekim yasasından 3-4 günde sonuç alıp, ilerleyen yaşlarda bazı konular üzerinde aylarca kimi zaman ise yıllarca çalışmamın gerekmesinin sebebi, EGO'dur. Çocukken, ego yaptığınız şeyin "anormal" olduğunu size geri bildirim olarak gönderene kadar bir süre geçer, çocuk ne zaman ki sosyalleşmeye başlar işte o zaman egonun aldığı veriler de çoğalmaya başlar, ego geliştikçe yaratıcılık azalır. Ancak, "sosyalleşmek" demek aynı zamanda belli bir grup içerisinde belli normlar içerisinde hareket etmeyi gerektirir, dolayısıyla çocuğunuz doğal sürecinde evrilirken, sizin yapmanız gereken, ona tüm bilgilerinizi yüklemeden, sadece iç sesini dinlemesini, duygularını analiz etmesini ve olumsuz bir duygu hissettiğinde bunu ifade edip, dönüştürmesini öğretmek olmalıdır. Elbette, bunu çocuğunuza öğretebilmeniz için öncelikle kendinizin uygulaması şarttır, unutmayın, çocuklar ailelerini taklit ederler. Yine duygularını ifade etmeleri ve dönüştürmeleri için, günlük tutmak, resim yapmak, şarkı veya müzik dinlemek veya yaratmak, oyun oynamak, gibi aktivitelerin öneminden bahsedin.
4.Bugün çekim yasasını bilinçli olarak uygulamak istediğimde, herhangi bir kitaba başvurmaktan ziyade, bu anıma geri dönüyorum, o zaman yaratım yaparken ki duygularım nasıldı, düşüncelerim nasıldı? Basit, o zaman bu oyunu oynamak benim için çok keyifliydi, tüm detayları tek tek kafamda canlandırıyordum, odağım oyunuma o kadar odaklıydı ki, ben o oyunu adeta yaşıyordum, o sırada kek, çay börek vs. hiçbir şey de oyunumla arama giremiyordu, olayların gerçekleşmesi ise beklenmedik veya çok şaşırtıcı hiç bir zaman olmadı, daha ziyade heyecan vericiydi. Ben oynadığım oyunun ne zaman yaşanacağına hiç bir zaman takılmazken, olacağı günü heyecanla beklerdim. Kısacası, oyunumun olmaması gibi bir ihtimali hiç düşünmezdim, sadece olacağı zamanın heyecanından keyif duyardım. Bir çocuk olarak, bugün herhangi bir yetişkinin çekim yasasını uyguladığından çok daha mükemmel bir şekilde ve kuralına uygun olarak uygulardım. Bu nedenle de sonuç almam sadece 3-4 günümü alırdı. Bu gibi anılarınıza geri dönün! Bu anıları referans noktanız olarak kullanın. Düşündüğünüz bir şeyi başardığınız bir anıya gidin, öncesindeki duygu ve düşünce durumlarınız nasıldı, keşfedin!
Çekim Yasası hakkında bilgi ve eğitim talepleriniz için fitsoulfitmind@gmail.com adresine yazabilirsiniz.
Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder