29 Ocak 2017 Pazar

Hayata Dair Tavsiyeler -1-




1. Uyuyun; size kaç saat uyumanız gerektiğini herhangi bir uzmandan ziyade, bırakın bedeniniz söylesin. Bedeniniz ve ruhunuzun kimi zaman 9-10 saat uyumaya ihtiyacı olabilir; kimi zaman ise 4-5 saat uykunun dahi size yeterli geldiğini göreceksiniz. 

2. Uyumadan yarım saat önce, gündemle ilgili hiçbir şey okumayın, seyretmeyin, uykudan önce yaptığınız her aktivite uykunuzun ve rüyalarınızın kalitesini belirler. Uyku seviyesine yaklaşmış zihin, her türlü veriyi bilinçaltına sünger gibi emerek kaydeden bir araca dönüşür. Benim tercihim, uyumadan önce, gerçekleştirmek istediğim bir olayın resmini zihnimde imgelemek ve seyretmekten yanadır. Çekim Yasasını en etkin kullanabileceğiniz en etkili saatler de yine uyku öncesi (ve uyandıktan hemen sonraki) saatlerdir.

3. "Multi-tasking" yani aynı anda bir çok işi yapabilme yeteneği size faydadan çok zarar getirir. Bir durum, kişi,olay veya hedefe ne kadar odağınızı ve enerjinizi verirseniz, geri dönüşünü de o oranda alırsınız. Bu evrensel kanunundur. Enerjinizin tamamını tek bir amaca yönlendirin, o amaç gerçekleştikten sonra diğer bir hedefinize yönlenin. Aynı anda birden fazla işle uğraşmanız, enerjinizin bölünmesine neden olur, geri dönüşünü de bu bölünmüşlüğe uygun olarak alırsınız, kimi zaman ise, hiçbir dönüş alamazsınız. Başta çekim yasası olmak üzere, bir çok tekniğin "işe yaramaması", odağınızın o amaçla ilgili zayıf kalmış olmasından ileri gelir. 

4. Şeker ve alkol tüketmemeye çalışın. Bedene zarar veren tüm maddeler arasında, şeker ve alkol en tehlikeli olandır, şekerin ve alkolün fiziksel beden ve enerji bedenine hiçbir faydası olmadığı gibi, zararı vardır.  Dondurmanın, çikolatanın hatta gereğinden fazla meyve yemenin (meyve de şeker ihtiva eder) dahi size bir faydası olmaz.  Kanser hücreleri EN FAZLA şekerden beslenir. Şekeri tamamen kesin. Alkolü azaltın. Günde 7 adet sigaradan fazla sigara içmemeye çalışın. Sigaranın zararı sayısı ile doğru orantılıdır, günde 3-5 sigara size kalıcı hasar vermez, hatta bu sayıda içtiğiniz sigaranın beyne yararları da olduğu saptanmıştır (nikotinin alzheimer hastalığına yakalanma riskini azalttığı bilimsel bir gerçektir),  ancak bu sayı arttıkça sigaranın da kalıcı hatta hayatsal zararlarını görmeye başlarsınız. Sigarayı bırakamıyor veya azaltamıyorsanız, endüstriyel paket sigaralar yerine, saf tütün içmeniz sizin için daha az zararlı olacaktır. 

5. Her bağımlılık yaratan maddede olduğu gibi, günde 1 paket sigara içerken, ertesi gün bırakma kararı alarak bir anda sigarayı bırakmayın. Bu damar yapınızda bir takım yan etkilere sebep olabilir. Sigarayı azaltarak bırakın, vücudunuza adapte olması için zaman tanıyın. 

6. İçerisinde florür olan diş macunlarını kullanmayın, florür 6.çakranızı (üçüncü göz) bloke eden ve hiç bir yararı olmayan zehirli bir maddedir.  İngiliz bikarbonatını suya karıştırarak, suyunuzu alkali hale getirin, alkali su beden PH dengesini sağlar, kanser gibi bir çok hastalık ise asidik ortamda var olur. 

7. Sadece acıktığınızda yemek yiyin, doyduğunuzda ise yemeği bırakın. İnsan bedeni size ne zaman acıktığını ve ne zaman doyduğunu belirten sinyaller göndermektedir, bu sinyalleri bertaraf ederek, size 3 öğün yemek yenmesi gerektiği söylendiği için, acıkmamanıza rağmen o öğünü yemeyin. Bir hafta bedeninizden gelen bu sinyalleri takip edin, beden senelerce en az 3 öğün yemek yemeye alıştığı için acıkmamasına rağmen size öğün saatini acıkmışcasına bildirecektir. Bu bildiriler sanal bildirilerdir, bir hafta boyunca bedeninizi dinleyerek gerçekten ne kadar yemeğe ihtiyacınız olduğunu anlayabilirsiniz. Size kilo aldıran yemeğe karşı olan bu geleneksel ve duygusal yaklaşımınızdır.  -Yemek yemek hem fiziksel bedeni hem de enerji bedenini yorar, esas olan, uzakdoğulu bilgelerin yaptığı gibi bedene sadece ihtiyacı olan minimum oranda vefakat besin değeri çok kaliteli olan besini vermektir, bu şekilde çok daha zinde ve enerjik hissedersiniz. Elbette bunu ilk zamanlar yapmanız mümkün olmayacaktır, ama zaman içerisinde, bedenin gerçekten de çok az bir miktar kaliteli besinle "memnun" olduğunu farkedeceksiniz. 

8. Et yemeyi azaltın. Duyguları olan her canlı, acıyı, mutsuzluğu, öfkeyi, korkuyu ve nice duyguları enerji bedeninde barındırır. Malesef yediğimiz her et, öldürülen bir hayvanın tüm korkusunu, endişesini, acısını da elektromanyetik alanında barındırır, her et yediğinizde bu olumsuz duyguları olduğu gibi enerji bedeninize alırsınız. Et yemeyi azaltamıyorsanız, gidin doğal ortamında etini yediğiniz hayvanlarla iletişim kurun, onların da sizler gibi sevgi dolu, duyguları olan canlılar olduğunu farkettiğinizde, artık et yerken ikinci kere düşüneceğinize eminim.

9. Kendinizi mutsuz veya hasta hissettiğinizde, kendinize sormanız gereken ilk soru "ben neden böyle hissediyorum?" sorusudur, ikinci soru "bu durumu nasıl dönüştürebilirim?" sorusudur. Eğer kendinizde bu durumu değiştirecek gücü bulamıyorsanız, durumunuzla savaşmayın. Bedeniniz ve ruhunuz size bir şeyler anlatmaya çalışıyor, bu öğretiyi anlamanın en iyi yolu, akışa teslim olmaktır, bırakın tüm mutsuzluğunuz ruhunuzdan akıp gitsin, böyle bir durumda düşünmeden aksiyon almaktansa, kendinize sakin, sessiz bir ortam yaratıp, kendinize zaman tanımanız en hızlı şekilde yeniden ayağa kalkmanızı sağlayacaktır. Beden ve ruh otomatik olarak sağlıklı ve mutlu olmak yönünde programlanmıştır, zaman içerisinde kendinizi nasıl yenileyebileceğiniz bilgisini mutlaka güdüsel ve sezgisel olarak edinirsiniz.

10. Hayata dair yaptığınız yeni seçimler, daha önce bu seçimleri hiç deneyimlememiş olmanız sebebiyle, beraberinde, en başlarda bir takım zorlukları da getirecektir. Bu zorluklar, sadece siz yeni seçiminize adapte olana kadar kendini gösterecek ardından da azalarak kolaylığa dönüşecektir. İşin zorluk kısmını bertaraf ederek doğrudan kolaylık aşamasına atlamak istediğinizi biliyorum, ancak bu canlıların doğasına aykırıdır, ancak canlılar bu zorlukları kolaylığa dönüştürmek üzere "adaptasyon" kabiliyetine sahiptir. Bir zorluğun kolaylığa ne kadar hızlı dönüştüğü sizin adaptasyon kabiliyetinize bağlıdır, esasen bizim "zor" olarak adlandırdığımız hiçbir şey "zor" değildir. Bu bizim yeni koşulları etiketleme biçimimizdir, başladığınız yeni bir şey, her ne olursa olsun 3 hafta sonra artık "zor" olarak etiketlenmeyecektir. Bu da göstermektedir ki, bizlerin "zor" olarak etiketlediği hiçbir şey özünde zor veya kolay değildir. Bu bizim yenilikleri algılayış biçimimizdir. Yeni bir şeye dair yaptığınız her ön hazırlık ve bilgi edinme çalışması adaptasyon sürecinizi hızlandırır. 

Sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Geleceği Bilmenin Sırrı

Geleceği bilmek istiyorsan, Kendini bil.  Geleceği mi bilmek istiyorsun, Dışarı çıkma, *Kendine gel!*,  Geleceği ...